14 Nisan 2012 Cumartesi

Captain Obvious, Halil Sezai ve iletişim


Captain Obvious, Halil Sezai ve iletişim

Captain Obvious ismini ilk defa Alemşah Öztürk'ün bir konuşmasında duydum. Genel geçer gerçekleri tespit olarak sunan bir süper kahraman. “Thank you Captain Obvious” ise “Uyan da balığa gidelim” diye yaklaşık çevirebileceğimiz bir deyim .

“Sevgililer günü tüketim toplumunun bir oyunu”
“Egzersiz yapmak kalp sağlığına faydalıymış”
“İş hayatında internet gün geçtikçe daha önemli hale gelecek“

Konumuz şu: İnsanlarla iletişim kurarken kendimizin iyi bildiği konuları herkesin bildiği gibi bir yanılgıya kapılıyoruz. Halbuki ortamda “Thank you Captain Obvious” diyecek kimse yok.Bu yanılgı, entelektüel tarafı güçlü kişilerin alanını daraltıyor.

İnsanlar zamanlarının çoğunu değer yargıları, ilgi alanları ortak olan cemiyetlerde geçiriyor. Zannedersem oldukça değişik arkadaş ve iş çevrelerine girip çıktığım için “bilinen genel gerçekler” yanılgısını gözlemleyebiliyorum.

Ben aktif projem olan Showroom34 için konuşma yaparken 2 tip gruba sunum yapıyorum. Birincisi internet teknolojisi yatırımcıları. İkincisi Hazır Giyim sektörü. Teknolojik dinleyicilerim için günlük sıradan bilgiler olan bazı şeyler hazır giyimci dinleyicilerim için uzmanlık kanıtı. Bunun tam terside geçerli. Sık sık sunum yaptığım için bazen dinleyici kitlesinden kopuyorum ve ezberden konuşabiliyorum.

Bir argüman ele alalım;

“Dijital pazarlama diye bir şey var. İnternette ne kadar konuşulduğunuz TV dizisine sponsor olmaktan daha önemli bir konu.”

Bu laf hazır giyimciler için baya baya bilgidir. Ama bunu üniversitedeki bir sunumda yatırımcı adaylarıma söylersem gerekli parayı babamdan istemek zorunda kalabilirim.

Tersine bakalım;

“Fast fashion diye bir şey var. Artık rekabet etmek için markalar her ay koleksiyonlarını yenilemeli”

Bu ise teknolojicilere vay anasını dedirtecek bir bilgidir. Hazır giyimciler bu cümlelerden sonra “onu boşverde bizim farmvilleri hızlı geliştirmek için bir trik var mı” diye devam edebilirler.

Müzik
Bunu hayatın bir çok alanında görmek mümkün. Geçenlerde etkilemekten memnuniyet duyacağım bir insan evladı ile tanıştım;) Ortak ilgi alanları da yakaladım. Böyle nokta atışı cümleler akıyor alnımdan. Müzik, 60'lar, 70'ler . Jethro Tull diye gireceğim, çok klasik olacak diye geçtim. Sonuçta biraz sonra çok heyecanlı bir şekilde Metallica sohbeti ile karşılaşınca gerçeklerle yüzyüze geldim.

Müzik demişken, bunu ağlak tarz, biraz hippi, gitar akorlu soft pop-rock modası ile ilişkilendirmek istiyorum. Çok dikkatimi çeken bir konudur. Benim ilk gençlik yıllarımda yaygın bir tarz vardı. Düş sokağı sakinleri dersem akranlarım anlayacaktır. Ortamlarda da böyle bir hüzün, ayakları sürüyerek yürümeler, nihilizm falan. Bu müzik akımı yüzünden mutlu olamadık:) Ben 25 yaşıma gelince gördüm ki yeni gençlik (15'likler) bundan nefret ediyor. Manasız geliyor onlara. Rakçılar bile capri giymeye başlamıştı. O derece. Artık ortamlarda boynunu sağa yatırıp gitar çalmak dede imajı veriyordu.
“Hüzünkovan kuşu gelmiş, gecenin yanağına konuvermiş”
“Ayyy, Captain Obvious'un dedesi geldi”

Peki sonra ne oldu? Şu anki 15'likler ise bu müzik tarzını hiç duymadıkları için ilginç buluyorlar. Halil Sezai gerçeğini yaşadık.

Diyet programları
Hala televizyonda tatlı yemenin kilo aldırdığını, gece yatmadan önce yemek yemememiz gerektiğini anlatan programlar yapılmakta. Hala en çok satan kitaplar diyet kitapları.

- Bu olaydaki sebep sadece genel kabul görmüş gerçeklerle ilk defa karşılaşacak insanların var olması değil. Zaaflardan faydalanmak var. Evirip çevirip 2 cümlelik şeyi kitap haline getirmek var. Ezberci, dinci eğitim geleneğinden gelen kesimin öğrenme biçimine ayak uydurmak var. Bunlar ayrı bir yazı konusu. -

Şu kadarını söyleyeyim. Hala suyun kilo aldırmadığını bilmeyen insanlar var. Hemde çok yakınlarınızda :)

Benden bir örnek
Profosyonel iş hayatına 17 yaşımda başladım. Başından beri de şirketler kuruyorum. Bir yazılım firmasında çalışan tüm personelin yazılımcı olmaması gerektiğini 29 yaşımda anladım. Bundan önce bana gelip “Umut bir satışçı alman satışlarını artırabilir” deseydiniz 12 yılımı kurtarırdınız :)

Siyasette durum ne?
Zeitgeist diye ünlü bir belgesel var. (Hadi ya Captain Obvious) Benim için oradaki analizler çok genel geçer şeylerdi. Çünkü düzenle sorunlarım çok erken yaşta başlamıştı. O yaşlarımdan beri, “bu düzende bir sorun mu var” “kimisi zengin kimisi fakir” diye sorular sormadım. Zaten durum belli idi. Nasıl değişeceği ile ilgili meraklarım oldu. Sonra onu da geçtim. Bu dengesizlikte bir denge aramaya başladım. Ekonominin ve toplumsal dinamiklerin temelinde direk belli olmayan gerçekler görmeye çalıştım. Hala da bu durumdayım. Yetişkin birisine gidip de “Dünyada acılar var, bunun sebebi suyun başını tutan bir avuç egemenin kendi çıkarlarını düşünmesi ” diyemezdim. Captain Obvious ötesi bir şey benim için.

Zeitgeist'de ne var?
Modern teknoloji artı değer yaratıyor. İnsanlık eşit paylaşsa herkesler rahat eder.
Bir Amerikan ajanı üçüncü dünyada yaptıkları rezillikleri anlatıyor.
Karın tokluğuna çalışan insanlar var dünyada.
Finans sektörü çok önemli. Para aslında bir ölçüm değeri ama USD bir global dayatma haline gelmiş. Zaten altına dayalı para sistemi de yok.

Bu belgeseli merak etmesi üzerine bir arkadaşımla beraber izledim. Arkadaşım 150 kişinin çalıştığı bir firmanın sahibi. Kitap gazete okur. Yurtdışı bilir. Ayrıca şirketi sıfırdan büyüttüğü için halk pratiği de yüksektir. Fakat inanılmaz bir tepki verdi. Ağlamaya başladı. (İçkili değildik) Felsefesi değişti. Bu gerçekleri daha önce hiç bu şekilde düşünmemiş. Neredeyse Venus Project'e dahil olacaktı. Daha sonra bu öğrendiği yeni bilgileri arkadaşlarına heyecanlı bir şekilde anlatmayı adet edindi. Sizce arkadaşları bu durumu geyik mi buldular?

Olayı girişimciliğe bağlamamız şart. Demek ki neymiş. Amatör ruhu kaybetmemek diye ifade edilen hal biraz da Captain Obvious olmaktan geçiyor. Tam olarak cahil cesareti demeyelim. Ancak bazen gerçekler zannettiğimiz kadar da karmaşık değil. Elalemin akıllısı biz miyiz ? Evet :)

14 Nisan 2012 Cumartesi

Captain Obvious, Halil Sezai ve iletişim


Captain Obvious, Halil Sezai ve iletişim

Captain Obvious ismini ilk defa Alemşah Öztürk'ün bir konuşmasında duydum. Genel geçer gerçekleri tespit olarak sunan bir süper kahraman. “Thank you Captain Obvious” ise “Uyan da balığa gidelim” diye yaklaşık çevirebileceğimiz bir deyim .

“Sevgililer günü tüketim toplumunun bir oyunu”
“Egzersiz yapmak kalp sağlığına faydalıymış”
“İş hayatında internet gün geçtikçe daha önemli hale gelecek“

Konumuz şu: İnsanlarla iletişim kurarken kendimizin iyi bildiği konuları herkesin bildiği gibi bir yanılgıya kapılıyoruz. Halbuki ortamda “Thank you Captain Obvious” diyecek kimse yok.Bu yanılgı, entelektüel tarafı güçlü kişilerin alanını daraltıyor.

İnsanlar zamanlarının çoğunu değer yargıları, ilgi alanları ortak olan cemiyetlerde geçiriyor. Zannedersem oldukça değişik arkadaş ve iş çevrelerine girip çıktığım için “bilinen genel gerçekler” yanılgısını gözlemleyebiliyorum.

Ben aktif projem olan Showroom34 için konuşma yaparken 2 tip gruba sunum yapıyorum. Birincisi internet teknolojisi yatırımcıları. İkincisi Hazır Giyim sektörü. Teknolojik dinleyicilerim için günlük sıradan bilgiler olan bazı şeyler hazır giyimci dinleyicilerim için uzmanlık kanıtı. Bunun tam terside geçerli. Sık sık sunum yaptığım için bazen dinleyici kitlesinden kopuyorum ve ezberden konuşabiliyorum.

Bir argüman ele alalım;

“Dijital pazarlama diye bir şey var. İnternette ne kadar konuşulduğunuz TV dizisine sponsor olmaktan daha önemli bir konu.”

Bu laf hazır giyimciler için baya baya bilgidir. Ama bunu üniversitedeki bir sunumda yatırımcı adaylarıma söylersem gerekli parayı babamdan istemek zorunda kalabilirim.

Tersine bakalım;

“Fast fashion diye bir şey var. Artık rekabet etmek için markalar her ay koleksiyonlarını yenilemeli”

Bu ise teknolojicilere vay anasını dedirtecek bir bilgidir. Hazır giyimciler bu cümlelerden sonra “onu boşverde bizim farmvilleri hızlı geliştirmek için bir trik var mı” diye devam edebilirler.

Müzik
Bunu hayatın bir çok alanında görmek mümkün. Geçenlerde etkilemekten memnuniyet duyacağım bir insan evladı ile tanıştım;) Ortak ilgi alanları da yakaladım. Böyle nokta atışı cümleler akıyor alnımdan. Müzik, 60'lar, 70'ler . Jethro Tull diye gireceğim, çok klasik olacak diye geçtim. Sonuçta biraz sonra çok heyecanlı bir şekilde Metallica sohbeti ile karşılaşınca gerçeklerle yüzyüze geldim.

Müzik demişken, bunu ağlak tarz, biraz hippi, gitar akorlu soft pop-rock modası ile ilişkilendirmek istiyorum. Çok dikkatimi çeken bir konudur. Benim ilk gençlik yıllarımda yaygın bir tarz vardı. Düş sokağı sakinleri dersem akranlarım anlayacaktır. Ortamlarda da böyle bir hüzün, ayakları sürüyerek yürümeler, nihilizm falan. Bu müzik akımı yüzünden mutlu olamadık:) Ben 25 yaşıma gelince gördüm ki yeni gençlik (15'likler) bundan nefret ediyor. Manasız geliyor onlara. Rakçılar bile capri giymeye başlamıştı. O derece. Artık ortamlarda boynunu sağa yatırıp gitar çalmak dede imajı veriyordu.
“Hüzünkovan kuşu gelmiş, gecenin yanağına konuvermiş”
“Ayyy, Captain Obvious'un dedesi geldi”

Peki sonra ne oldu? Şu anki 15'likler ise bu müzik tarzını hiç duymadıkları için ilginç buluyorlar. Halil Sezai gerçeğini yaşadık.

Diyet programları
Hala televizyonda tatlı yemenin kilo aldırdığını, gece yatmadan önce yemek yemememiz gerektiğini anlatan programlar yapılmakta. Hala en çok satan kitaplar diyet kitapları.

- Bu olaydaki sebep sadece genel kabul görmüş gerçeklerle ilk defa karşılaşacak insanların var olması değil. Zaaflardan faydalanmak var. Evirip çevirip 2 cümlelik şeyi kitap haline getirmek var. Ezberci, dinci eğitim geleneğinden gelen kesimin öğrenme biçimine ayak uydurmak var. Bunlar ayrı bir yazı konusu. -

Şu kadarını söyleyeyim. Hala suyun kilo aldırmadığını bilmeyen insanlar var. Hemde çok yakınlarınızda :)

Benden bir örnek
Profosyonel iş hayatına 17 yaşımda başladım. Başından beri de şirketler kuruyorum. Bir yazılım firmasında çalışan tüm personelin yazılımcı olmaması gerektiğini 29 yaşımda anladım. Bundan önce bana gelip “Umut bir satışçı alman satışlarını artırabilir” deseydiniz 12 yılımı kurtarırdınız :)

Siyasette durum ne?
Zeitgeist diye ünlü bir belgesel var. (Hadi ya Captain Obvious) Benim için oradaki analizler çok genel geçer şeylerdi. Çünkü düzenle sorunlarım çok erken yaşta başlamıştı. O yaşlarımdan beri, “bu düzende bir sorun mu var” “kimisi zengin kimisi fakir” diye sorular sormadım. Zaten durum belli idi. Nasıl değişeceği ile ilgili meraklarım oldu. Sonra onu da geçtim. Bu dengesizlikte bir denge aramaya başladım. Ekonominin ve toplumsal dinamiklerin temelinde direk belli olmayan gerçekler görmeye çalıştım. Hala da bu durumdayım. Yetişkin birisine gidip de “Dünyada acılar var, bunun sebebi suyun başını tutan bir avuç egemenin kendi çıkarlarını düşünmesi ” diyemezdim. Captain Obvious ötesi bir şey benim için.

Zeitgeist'de ne var?
Modern teknoloji artı değer yaratıyor. İnsanlık eşit paylaşsa herkesler rahat eder.
Bir Amerikan ajanı üçüncü dünyada yaptıkları rezillikleri anlatıyor.
Karın tokluğuna çalışan insanlar var dünyada.
Finans sektörü çok önemli. Para aslında bir ölçüm değeri ama USD bir global dayatma haline gelmiş. Zaten altına dayalı para sistemi de yok.

Bu belgeseli merak etmesi üzerine bir arkadaşımla beraber izledim. Arkadaşım 150 kişinin çalıştığı bir firmanın sahibi. Kitap gazete okur. Yurtdışı bilir. Ayrıca şirketi sıfırdan büyüttüğü için halk pratiği de yüksektir. Fakat inanılmaz bir tepki verdi. Ağlamaya başladı. (İçkili değildik) Felsefesi değişti. Bu gerçekleri daha önce hiç bu şekilde düşünmemiş. Neredeyse Venus Project'e dahil olacaktı. Daha sonra bu öğrendiği yeni bilgileri arkadaşlarına heyecanlı bir şekilde anlatmayı adet edindi. Sizce arkadaşları bu durumu geyik mi buldular?

Olayı girişimciliğe bağlamamız şart. Demek ki neymiş. Amatör ruhu kaybetmemek diye ifade edilen hal biraz da Captain Obvious olmaktan geçiyor. Tam olarak cahil cesareti demeyelim. Ancak bazen gerçekler zannettiğimiz kadar da karmaşık değil. Elalemin akıllısı biz miyiz ? Evet :)