2 Ekim 2012 Salı

İzmir dönüşü


İzmir dönüşü garip bir duygu kaplar içimi
Hüzün desem tam değil
Biraz ayrılık
Biraz pişmanlık
İçimden bir ses
Gitme der
Sanki üç günlüğüne geldiğimi bilmezmişçesine

22 Temmuz 2012 Pazar

Yazılım geliştiriciliği tatmini: keşif mi sonuç mu ?


Tez konusu olarak ismimiz şu olabilirdi;
Yazılım geliştiriciliğinden alınan tatminin, sonuç ısrarı ve keşif merakı eksenlerinde kıyaslanması

Her yazılımcı gibi ben de en büyük zevki yeni şeyler öğrenirken ve daha önce çözmediğim bir problemi çözerken alıyorum. Bir ürün geliştireceksem en zevkli zamanları çözüme başladığımız zamanlar. Buna keşif zevki ismini verelim.

Oysa yapacağımız işin küçük bir kısmı keşif zevki vermekte. (Tabi burada gerçek geliştiricilerden bahsediyoruz. SAP,Oracle vb. sertifikacılardan değil. Küçümsediğimden söylemiyorum. Hep benden fazla kazandılar. Sadece, tatmin mekanizmamız farklı.)  Uzmanlığınız arttıkça keşif zevki oranı da düşer. Erken yaşlarda, yeni bir dil öğrenirken neredeyse orgazm olursunuz. 20 tane dil öğrenince artık 21. si çok da anlamlı değildir. İşimiz; işe yarayan, insanların kolay kullanacağı bir ürün ortaya çıkarmak.

Merak ederim; Mimar Sinan bir eser yaparken neler hissederdi? Bir camiye başlayacağı zaman çok heyecanlı olduğu kesin. Coğrafi alan, hava akımı, temel yerleşim, yeni teknikler vb. Peki işin iskeleti bittikten, sonra iş klasik ayrıntılara geldiğinde motivasyonunu nasıl koruyordu. Belki de sonuca olan inanç, keşfe olan meraktan daha kutsaldır.

Başarılı ticari ürünler ortaya çıkarmak için başka motivasyon kaynaklarına ihtiyacımız var. Bir ürünün başarılı olması için ısrarla kullanıcı deneyimine ve ayrıntılara odaklanmalısınız. İnterneti yaygınlaştırmak interneti icat etmekten daha zordur. Bıkmadan usanmadan binlerce detayla uğraşmalısınız. Test, kullanıcı davranışı takibi, performans, görsel tasarım, güvenlik, sürdürülebilirlik vb. bir çok konu. Örneğin 5 yıl boyunca geliştirdiğim ERP projemi durdurduğumda yapılacak işler listesinde hala 1600 madde vardı. Temel motivasyon kaynağı; sonuç alınmış bir ürün yaratma amacı olmalı. Temel işi çok ustaca halletmiş, fakat yazılım ürünü çöplüğünde yerini almış bir çok ürün biliyorum. Ben de çok yaptım. Bunun temel sebebi iyi geliştiricilerin çok azının ısrarcı ve inatçı olması.

Daha vasat bir geliştirici - daha kuvvetli bir sonuç insanı olsaydım iş hayatı açısından daha ileri aşamalarda olabilirdim. Kendimi bu konuda geliştirmeye gayret ediyorum.

Eğer bir bilim adamı değilseniz keşif zevki motivasyonundan biraz azalıp sonuç ısrarı motivasyonuna kaydırmalısınız.

Bu teori gönül ilişkilerimize de uyarlanabilir bir şeyse eğer, bazılarımızın! son zamanlardaki yalnızlığı da açıklanmış olur.

21 Temmuz 2012 Cumartesi

Arakan diye bir yer var

Taze taze yazmak iyi olacak

Tarih 22 Temmuz 2012. Son 22 saattir TT olan bir hashtag var: "ARAKANdiyeBiryerVar" .

Arakan'daki zulme dikkat çekmek farkındalık yaratılmak istenen bir sosyal medya kampanyası. Buraya kadar herşey normal.  Yalnız ortada şöyle bir abuk durum var. Arakan'daki olaylar ile alakası olmayan fotoğraflar ve videolar kullanılıyor. Dünyanın çeşitli yerlerindeki insanlık suçları, Nijerya'da insan yakma görüntüleri, Amerikan askerlerinin Irak'ta yaptıkları, Photoshop bebek kızartma görüntüleri, Congo tanker faciası, Tibet'te deprem sonrası ceset imha görüntüleri vb.

Arakan katliamı fotoları oldukları iddia edilen içeriklerin orjinali aşağıdakı gibi:

http://www.telegraph.co.uk/news/worldnews/asia/thailand/1475199/80-Thai-Muslims-suffocate-after-arrest-at-protest.html

congo tanker kazası

http://www.worldpressphoto.org/photo/2011guangniugn-2?gallery=890

http://farazahmed.com/muslims-killing-in-burma-and-our-social-media-islamic-parties-1010.aspx

Daha Nijeryadaki zalimlerin insan yakma videoları var. Arakan'da zenci var mı?


Bu farkındalık kampanyası sonradan mı bozuldu?

Gelelim sonradan amaçlı kirletilmiş bir durum olabilir mi konusuna. Bu kampanyayı başlatan Feridun Özdemir gerçek resim ve haberler kullansaydı başkaları karıştırdı diyebilrdik. Fakat Bu sahte fotoğrafların ve videoların hepsi Feridun Özdemir tarafından paylaşılmıştır.

Bu farkındalık kampanyasına bir çok insan destek verdi. Her normal insanın vicdanını sızlatacak, yapanlara karşı bir nefret uyandıracak bir çok fotoğraf kullanıldı.

Sonuç
1. Kampanyaya gölge düşürdünüz.

2. TT yapmaya çalışıldığına göre demek ki dünyanın dikkati buraya çekilmeye çalışılıyor. Bu sahte resimlerle insanlarımızın gaza geldiği öğrenilince ne olacak. Bizi dünyaya güldürmek ve ciddiyetsiz bir durum yaratmak amacında mı bunu yapanlar.

3. Bu sahte içerikler yalancı çoban hikayesindeki gibi bir daha gerçekten sesini duyurmak isteyen mazlumlar olduğunda "gene birileri gaza getirmiştir" diye bir algı yaratacak. Medya'nın güvenilirliği zaten ortada bari sosyal medyayı kirletmeyin.

4. Kendisine anlatılanı sorgulamadan kabul etmenin ne kadar tehlikeli olduğu bir kere daha ortaya çıktı. Daha önce Budistler hakkında pozitif negatif hiç bir duygusu olmayan bir çok insan "gördüğüm ilk budisti işkence ederek öldüreceğim" tarzında içerikler paylaştılar. Ülkemizdeki katliamların ortaya çıkış şekli zaten bu şekilde. Maalesef bir çok ünlü ve saygın isimde bu paylaşımlara alet olmuştur.

5. Din ve vicdan sömürüsü yöntemi ile prim yapmak isteyenlerin sosyal medyayı da ne kadar etkili bir şekilde kullandığını görmüş olduk.

6. İnsanların vicdani,dini hassasiyetlerini ve komplekslerini kullananlar utanmadan bir de bu kampanyayı ben başlattım diye ortalarda geziniyor. İnsanımıza nefret aşılıyorlar. Muhtemelen yarın televizyona da çıkıp böbürlenecekler.



#sosyalmedyakirliliginehayir

17 Temmuz 2012 Salı

Girişimcilerin sık yaptığı hatalar


1. İş fikrini fazla önemsemek.

  Dostlarım, bilin ki iş fikri o kadar da önemli bir şey değil. Aklınızdan şöyle şeyler geçiyorsa bu hatayı yapıyorsunuz demektir.
  "Eşsiz bir fikir buldum".
  "Bu fikri açıkladığımda yatırımcıların dibi düşecek, düşmezse anlamadıklarındandır"
  "Bu daha önce denenmedi. İlk benim aklıma geldi"
    Emin olun ki bu eko sistemin içinde olan insanlar o iş fikrinizi % 80 ihtimal daha önce bir çok kere dinlediler veya kendi akıllarına geldi. % 19 ihtimal  
 türevleri ile karşılaştılar.
  Tavsiyelerim şunlar ;
  • Bu işi Türkiye'de ve dünyada yapıyorlar mı bir zahmet google dan arayın. Bir kaç haftanızı buna ayırırsanız çok şey öğrenirsiniz. İlla ki projenizden vazgeçmek zorunda değilsiniz. Bilakis şekillenir. Ayrıca bilgili birisine denkgelirseniz rezil olmaktan kurtulursunuz.
  • Başarılı girişimcilik iş fikrinden daha önce incelikli bir planlama,uygulama süreci ile ilgilidir. Facebook alanında ilk değildir. Netlog vardı, Msn live vardı. Sosyal çöpçatan siteleri vardı. Sosyomat ve ortakantin gibi bazı türk siteleri de facebook dan daha önce bu alandaydılar. Fakat facebook bu işi daha iyi yaptı.
  • İş fikrinizi sizden önce başkaları keşfedip yapacak diye telaşlanmayın. Hızlı olmayın demiyorum. Çok hızlı olmalısınız. Ama sizden önce başkası yapacak diye telaş yapmayın. Kendinize güveniyorsanız modern hayat size bu imkanı sunuyor. Gerekli unsurları birleştirin, çok çalışın.

2. Teknik tarafa aşırı odaklanmak

  Bu madde mühendis girişimciler için. Özellikle de yazılımcılar için. -Ben de bir yazılımcıyım ve mesleğime aşığım- Maalesef hepimiz teknik dünyamıza kapanıp yaşıyoruz ve başarılı projeleri kıyaslarken de bunu kıstas alıyoruz. Maalesef hayat öyle değil. Girişimcinin teknik adam olması büyük avantaj. Başarılı girişimcilerin çoğu da mühendis. Fakat hayatı da kavrayan mühendisler. 

Kendimize şu soruları soralım ;

  •   Google dünyanın en iyi arama motoru mudur? İlk yükseldiği zamanlar en iyi arama motoru muydu ?
  •   SAP en iyi iş çözümü müdür
  •   Windows en iyi işletim sistemi midir? Kaynakları verimli kullanır mı? Dosya sistemi güvenilir midir?
  •   Oracle fayda maliyet oranında kaçıncı sıradadır?
  •   Twitter'ı geliştirmek kaç ay sürer?


  Kesinlikle geliştirmeniz gereken taraflarınız şunlardır.

  •   Pazar büyüklüğü, kar-zarar nedir araştırın
  •   Rakipleri araştırın
  •   İnsanların hangi derdini çözmeye talipsiniz bunu bulun.
  •   Kosgeb vb. firmaların formlarını indirip doldurun. Hesaba katmadığınız bir çok şey olduğunu göreceksiniz. Bürokratik belge deyip geçmeyin. Mantıklı sorular onlar. Kimse size hangi programlama dillerini bildiğinizi sormayacak. Siz artık öncelikle girişimcisiniz. Coder olmanız, mucit olmanız daha sonra gelir.
  •   Biliyorum çoğunuz için şu mesleklerin hepsi aynı: Satış, pazarlama, halkla ilişkiler, iletişim, reklam vb. Ukala olmayın dostlarım . Bunlar aynı değil. Öğrenin.


  Özellikle Türkiye'de girişimcilik yapacaksanız teknik yetenekleriniz yeterli olmayacak. Silikon vadisinde salt mühendis olarak bir şeyler başarma ihtimaliniz var. Birisi sizi keşfedip makul bir hisse ile size ortak olabilir. Ama Türkiye'de sadece teknik yeterliliğinizle kimseyi etkilemeyemezsiniz. Teknik yetenek avcısı değillerdir. Çoğu işletme,finans kökenlidir. Onlara kendinizi iyi pazarlamalısınız. İspatlanmış bir iş modelini desteklemek isterler. Bu tarz bir işe girişmek için ise mühendislik becerileri değil, pazar büyüklüğü hesaplarını iyi yapabilmek, presentable olmak, kurnazlık gibi özellikleriniz olmalıdır.

3. Yatırımcıyı hayır kurumu zannetmek

  Yatırımcı bu işi para kazanmak için yapıyor. Bunu asla unutmayın. (Sonuç olarak hayır kurumlarından çok daha hayırlı insanlar oldukları tartışılmaz) Karşınızda sizden sorumlu olan bir kamu kuruluşu yok, size ileri taşımaya çalışan bir dostunuz yok. Belki ortak olduktan sonra dost da olursunuz o ayrı bir konu. Ama şimdilik siz bir vakasınız. Yatırımcı genelde tecrübe olarak girişimciden öndedir. Hele melek yatırımcı ise zaten muhtemelen eski bir girişimcidir. Eski kulağı kesiklerden denilen cinslerdendir. Sizin gibi çıtırları istediği zaman motive eder istediği zaman demoralize eder. Görüşmelere bunu bilerek girin. Kendinizi duygusallığa koyvermeyin. Gücüne ve konulara hakimiyetine hayran kalmayın. Evet zor edinilen tecrübelere sahip. Zeki ve bilgili. Fakat sizin için çok şey çözmeyecek. Genelde siz onun için bir şeyleri çözeceksiniz. Ortak olursa bu yüzden olacak. Ben zeki çocuğum kullan beni havalarında takılmayın. Eleman değilsiniz. Dik durun. Siz de onun öğrendiklerini öğrenmeye bakın.

Yatırım aldığınızda dahi temel olarak hemen her şeyi yine siz çözeceksiniz. Üstüne bir de hesap vermeniz gereken bir merci daha çıkacak. Size yatırım yapmadan öncede sonrada çok zorlayacak. Neyi neden yaptığınızı devamlı sorgulayacak. Tatmin olmadan sorularının sonu gelmeyecek. Sabırlı olun ve hak verin. Sermaye değerlidir. Ve size bir sermaye emanet edildi. Tabii ki sizi takip edecek.

12 Temmuz 2012 Perşembe

Girişimcilik ve derviş sabrı

Zaman zaman edebi bir şeyler yazmaya çalışıyorum. Roman zaten imkansız gözüküyor. Henüz küçük hikayeleri bile tamamlayamadım. Sadece bir kaç sayfalık minyatür şeyler yazabiliyorum. Bunlarla uğraşırken bende mi bu kapasite yok yoksa vaktim ve bu dönemki konsantrasyonum mu uygun değil diye sorguluyorum.

Allahtan bağlama çalmayı öğrendim de sabır konusunda kanıtım var. Çalanlar bilirler, bir müzik enstrümanını çalmayı öğrenmek çok uzun süreli çalışmalar gerektirir. Yapmanız imkansız gibi gelen hareketleri bir gün yapacağınıza inanarak saatlerce çalışırsınız. İlerleme o kadar yavaştır ki hiç ilerlemiyormuşsunuz gibi gelir. Hatta artık baya baya çaldığınız zaman bile dinleyicilere acemi sorularınız devam eder. "Bil bakalım ben ne çalıyorum ? ".

Hikayeler için tespitim şu; yazabilirim, hayat evrem uygun değil. Ama roman öyle mi ? Bir romanı başından sonuna kadar sürdürebilecek ruh hali oldukça özel. O kadar zaman karakterler nasıl aynı yerde durur? Nasıl hepsinin gözünden bakarsın? Nasıl bütün bir eser ortaya çıkar ? Bütün gerçek roman yazarlarına saygılarımı sunuyorum.

Hayat renkli. Bir dönem hüzün egemen oluyor hayatıma bir dönem coşku. Sabah tüm insanlığa neşe dağıtırken akşam insan görmek istemediğim çok olmuştur. Daha dün işler kötü diye ağlanırken herkese , bugün hayattan şikayet eden arkadaşları anlayamaz hale gelebiliyorum. Kadınlar da bir rahat vermedi derken bir dahaki yaz neden kadınlar benimle ilgilenmiyor diye düşünebiliyorum. Çılgın dünyaya karşı muhafazakar ben ve tam tersi geçişler her an mümkün.

Başladığım bir romansı denemesi karalaması var. Karakterler allahlık. Götü başı oynuyor. Üstelik büyük bir romancı olarak karakterlerim tek renk olmasın diye yedirmeye çalışıyorum değişik durumları. Ortaya Adnan Hoca'nın çizdiği ara form canlılar gibi yaratıklar çıkıyor. Kafa aslan boynunda solungaçları var ayaklar fil ayağı. Bitirebilirsem 21. yüzyılın Dostoyevski'siyim.

Girişimcilerin bu yazıdan çıkarması gereken ders  :

- Bir romanı başından sonuna kadar sürdürebilecek ruh hali oldukça neymiş ?
- Özelmiş.

Bir girişime başladıktan sonra o kadar çok ruh haline giriyorsunuz, o kadar değişik insanlarla bir çok macera yaşıyorsunuz ki sabretmek için kendi içinizde bir dergah kurmanız gerekli. Ruhunuzu ve inancınızı rüzgardan, kötü insanlardan koruyabileceğiniz bir yer. Yoldan çıkmamanızı sağlayacak bir yer. Ama bir romancıdan farklı olarak kendinizi korumak yerine teslim etmeniz gereken bir kavram var: gerçekler. Bakmayın şimdiki dergahlara.

Süper bir spiker geçişi ile ; Demek ki bir dahaki yazılarımızda ütopik sosyalizm - bilimsel sosyalizm diyalektiğini (nostaljik buzzword kullanmayayım diyorum, kaçamıyorum) bir modern zaman girişimcisinin gözünden masaya yatırıyoruz.

3 Temmuz 2012 Salı

Your competitors / Rakiplerin


Approximately 25.000 people thought something like your idea in the whole world.

2500 of them would probably take first step.

1500 of them will give up without presenting a beta to anyone else. Therefore, there are a 1000 entrepreneurs left.
Due to the lack of financial, technical and personal qualifications, 600 of them were stillborn.
Rest 350 of them will move forward to some extend and attract certain amount of users. However difficulties and uncertainties will make them disbelieve in their business.

The consequence: You have just 50 real entrepreneurial brothers and sisters who are real competitors in the whole world.

------------------------------------------------------------------------------------------------------------------


Fikrinizin benzerini dünyada yaklaşık 25.000 kişi düşündü
Bunların 2500'ü ilk adımı atacak.
Bunlardan 1500'ü kendi dışında kimseye bir beta gösteremeden vazgeçecek. Kaldık 1000 girişim.
Bunlardan 600'i yolda gerekli olacak teknik, finansal yeterliliklere sahip olmadığı için ölü doğacak.
Kalanlardan 350 'si belli bir mesafe almasına ve kullanıcı kazanmasına rağmen zorluk ve belirsizlik karşısında inancını kaybedecek.

Sonuç : Dünyada gerçekten rakip olarak sayabileceğin 50 tane girişimci kardeşin var.




22 Haziran 2012 Cuma

İnternette etkin pazarlama yöntemleri


1. Doğru bir web sitesi

        İçerisinde temel ve güncel bilgileri barındıran, hızlı, kolay kullanılabilen bir internet siteniz olmalıdır. Hemen hemen tüm firmaların internet sitesi var. Fakat çoğu eksik ve yanlış. Doğru bir web sitesi için detaylı bilgi isterseniz şu makaleme göz atabilirsiniz ;
http://umutsenoglu.blogspot.com/2012/02/sirket-web-siteleri-hakkinda-pratik.html

        Not : Etkin internet kullanımında, kendi web sitenizden tek başına hiç bir şey elde edemezsiniz. Diğer çalışmaların içinde bir anlam ifade eder. Yani sosyal medya entegrasyonunuz zayıfsa sitenizi dünyanın en iyi tasarımcılarına yaptırsanız bile hiç bir sonuç çıkmaz.

        Tüyo: Sitenizde üyelik mekanizmanız varsa Facebook , Twitter , Google Plus vb. sosyal bağlantılarla da üye olunabilmelidir.

2. Sosyal Medya

        Son yıllarda bir sosyal medya pazarlamasıdır almış gidiyor. Nedir bu ? Bir moda mı, gereklilik mi? Sonucu, yani satışlarımızı etkiler mi ? Neler yapmalıyız ? Pahalı mı?
2. Sosyal Medya

        Nedir ?

            İnternetin icadından önce de bir sosyal medya vardı, ağızdan ağıza diye tarif edebileceğimiz bir medya. Fakat bu medyanın en büyük eksiği ölçülememesi idi. Örneğin bir ajans gelip de size şunu teklif edemezdi. "Ben halk arasında ağızdan ağıza konuşulmanı sağlayacağım. Kahvehanelere, kabul günlerinde, gençlerin takıldığı mekanlara görevliler yollayacağım. " 


Teklif edemezdi çünkü ; 

  •  Sonucu ölçülemeyeceği için fayda/maliyet hesabını yapamazdık
  •  Her ortama görevli insanlar yollamak çok pahalı bir yöntem           


            Yazılı ve görsel medya ise aktifti. Ölçülebiliyordu. Direk reklam vererek veya başka çalışmalar yürüterek markanızı, ürün ve hizmetlerinizi tanıtabiliyordunuz, kendinizi hedef kitlenize ifade edebiliyordunuz.

            Daha sonra internet çağı başladı ve internet medyası denilen süreci son 15 yıldır yaşıyoruz. Bir web sitesi ile dünyanın her yerinden ulaşılabilir olmak bir mucizeydi.
         
            Şu an sosyal medya çağındayız. Başta bahsettiğim ağızdan ağıza pazarlamanın aynısı. Ama artık ölçülebiliyor. Firmaları ilgilendiren başlıca sosyal medya mecraları şunlar:  Facebook, Twitter, Youtube, Bloglar, Kendi siteniz, Sektörel ağlar.

            Not : Bir de sosyal medya kapsamına giren ama pazarlama için uygun olmayan mecralar vardır. Örneğin www.eksisozluk.com . Karakteri gereği manipulasyona müsait değildir.
     
            Bu bir zorunluluk ve fırsat. 
            Bir markanız varsa, sosyal medyada var olmadan yükselmeniz oldukça zor.
            Bu yeni durum yükselmek için yeni fırsatlar sunuyor. Köklü firmalar ile yeni firmalar arasında bir eşitlik var.
            Bu fırsatların başlıca sebepleri şunlar ;

    •   Sosyal medya çok yeni bir kavram. Doğru teorinin ve uygulamanın ne olduğu tam olarak bilinmiyor. 
    •   Sosyal medya, sunduğu erişim olanakları gözönüne alındığında çok ucuz. Facebook, Twitter vb. sitelerde hesap açmak zaten bedava.
    •   Çeşitlilik çok fazla. Yaratıcı çalışmalar yürüterek düşük bütçelerle sonuç alma imkanı mevcut.


            Profesyonel stratejiler  
            İşin strateji kısmı aslında klasik medya stratejileri ile aynı. Konunun sosyal medya olması temel pazarlama ilkelerini değiştirm2. Sosyal Medyaiyor.

            Genel bir marka stratejiniz olmalı. Şunlara cevap vermelisiniz. Bilinirliği mi artırmak istiyorsunuz ? Pazar payınızı mı artırmak istiyorsunuz ? Marka algısını mı değiştirmek istiyorsunuz ? Çizginizi bildirmek mi istiyorsunuz ? Yeni ürünlerinizden haberdar etmek mi istiyorsunuz ? Hedef kitlenizi değiştirmek veya genişletmek mi istiyorsunuz?
         
            Buna gelecek cevaplara ve ayıracağınız bütçeye göre stratejiniz belirlenip detaylandırılmalı.

            Sosyal medya çalışması altında neler yapılır ?
            Edebiyatı bir kenara bırakalım ;
            Facebook page oluşturulur. Üye sayısını artırmak için yaratıcı stratejiler bulunur ve uygulanır. Burada amacınıza uygun olarak sürekliliği bozmayacak kadar sık, üyeyi bunaltmayacak kadar seyrek bir dengede paylaşımlar yapılır.
            Twitter'da düzenli tweetler atılır. Kullanıcı sayısını artırmaya yönelik çalışmalar yapılır. En bilinen metod sizin başkalarını takip etmenizdir.
            Kendi sitenizde mutlaka facebook ve twitter sayfanıza link verilmelidir. Sayfa dizaynında kullanıcıyı sosyalliğe teşvik edecek şekilde görünür yerlerde olmalıdır.

        Sosyal medya büyük bir çerçevedir. Kısmen kendiniz yapıp kısmen ajanslara da yaptırabilirsiniz. Türkiye'de başarılı sosyal medya yönetimleri içinde her iki türlü yürütenler de mevcuttur.

3. İçerik

        Sosyal medya ve internet medyasında aktif olmanız için içerik üretmelisiniz. Sosyal medya çalışmalarında ihmal edilen en büyük konu budur. İçerik yoksa neyi paylaşacaksınız. Facebook ve Twitter'da milyon takipçiniz olsa bile içerik eksikse bir sonuç alamazsınız.
        İçerik nedir ?
        Resimler, makaleler, haberler, inceleme yazıları, magazinel geyik muhabbetleri, popüler moda yazıları, kısa mesajlar (tweet).

        İçerik nasıl oluşturulur ?
            1. Ürün resimlerini olabildiğince profesyonel şekilde mutlaka çekin ve sosyal medyada kullanın.
            2. Şirket içindeki toplantı kararları gibi şeyleri bile sosyal medya içeriği olarak kullanabilirsiniz. Çünkü sosyal medya samimiyet ve şeffaflık bekler.
            3. Yabancı yazıları Türkçe'ye çevirin. Dikkat : Çevirmeden orjinalini kullanırsanız veya otomatik çevirici programlara çevirtirseniz bu avantaj değil dezavantaj sağlar. Çünkü arama motorları (google) bir içeriğin kopya olup olmadığını anlama yeteneğine sahiptir. Puanınızı düşürürler.
            4. Şirketiniz için tanıtım videoları çektirebilirsiniz. Bütçeniz az ise kendiniz amatör videolar çekebilirsiniz.

4. Bloglar

        Blog bir çeşit günlüktür. Bir amaca yönelik kullanıldığında internette bilinirliğinizi artırır. Kurumsal blog açabilirsiniz. Veya çalışanlarınız ayrı ayrı şahsi bloglar yapabilirler.

        Blogların popülerliğini anlamak için dünyada pek çok bloggerın bazı gazetelerden daha çok takipçisi olduğunu bilmenizde fayda var.

        Blogları bağımsız blog sitelerinde açabilirsiniz. En bilineni www.blogger.com ve www.tumblr.com . Benim kişisel bloğum Blogger'da. Bkz: http://umutsenoglu.blogspot.com

        Blogları web sitenizin içinde bir bölüm olarak da kullanabilirsiniz. Örneğin : http://blog.markafoni.com

        Piyasada iyi takipçileri olan bloggerlar size kendi bloglarında yer verebilirler.

        Ayrıca para karşılığı blog yazan yazarlar da bulunmaktadır. Satın alıp kendi bloğunuzda yayınlayabilirsiniz.

5. SEO

        Search Engine Optimisation : Arama motoru iyileştirmesi.
        Arama motorlarında üst sırada çıkmak için yapılan çalışmalardır. Google'a para karşılığı reklam vermek değildir. Organik sonuçlarda çıkmaktır.

        Organik nedir ?
            Arama motorunun objektif olarak puanladığı sıralamadır. Mesela; "Oto teyp" yazınca hangi siteler hangi sıra ile gelecek.

        SEO çalışması nasıl yapılır ?


            Bu çok uzun bir konudur. Detaylı bilgi edinmek isterseniz web de okuyabilirsiniz. Özet olarak şunları bilmenizde fayda var ;

  •   Kara şapkalı SEO'luk denilen hileli metodları asla denemeyin. 
  •   SEO'luk olanı ortaya çıkarmak için yapılır. Yapılması şarttır. Ana konu yine içeriktir. SEO'dan mucize beklemeyin.

        Benim görüşüme göre SEO işi kesinlikle siteyi yapanlara verilmelidir. Web tasarımının A firmasına SEO yönetiminin B firmasına yaptırılması zorluklar doğurmaktadır.

6. SEM

        Search Engine Marketing : Arama Motoru Pazarlaması

        Aslında arama motorlarına reklam vermek ve yönetmektir. Derin ve önemli bir konu. Detaylı bilgi için internette arama yapın. Ben bir kaç paragraf anahtar bilgi ile yetineceğim.

İnternette temel olarak 2 çeşit reklam verebilirsiniz.

        1. Arama motorunun yanında çıkan reklamlar. Örneğin Google'da bir kelime arayın: "Elbise"   Sonuçların içinde en üstteki 2-3 satır ve sağ sütundaki bağlantılar reklamdır. Google adwords en yaygın kullanılan SEM aracıdır. Dolayısıyla Google arama sayfası da en yaygın SEM mecrasıdır.

        2. Site içi reklamlar. 

            2.1 Direk site ile anlaşarak verilen reklamlar
                Örneğin www.mesiad.org.tr sitesinde reklamınız çıksın istiyorsanız site yönetimine telefon açıp konuşabilirsiniz.

            2.2 İnternet reklam ağları ile anlaşarak verilen reklamlar
                En büyük reklam ağı Google'dır. O kadar ki herkes Google'ın nereden para kazandığını merak eder. Ana gelir kalemi budur. Sitesine reklam almak isteyenler Google ile dijital bir sözleşme yapar. Reklam vermek isteyenler de Google adsense programı ile bütçesini ve anahtar kelimelerini (ve yüzlerce detay parametreyi) belirler. Google sizin reklamınızı en uygun mecrada en uygun fiyata yayınlamaya çalışır.
                Google haricinde de bir çok irili ufaklı reklam ağları mevcuttur.

        Reklamlar nasıl ücretlendirilir ?


            Bir çok farklı fiyat mekanizması var. Biz en yaygın olan ikisini bilelim yeter.
       
            1. Click başı fiyatlama. Sitenize gönderilen her bir ziyaretçi için bir fiyat ödersiniz. Bu fiyat o kullanıcının aradğı kelime ile ilgili değişkendir. Fiyat talebe göre otomatik artar. Örneğin "altın çilek" popülerken click başı fiyatlar 15 TL'ye kadar çıkmıştır. Şu anda 0,15 civarındadır.

            2. Sabit fiyat. Bir sitede reklamınızın çıkması karşılığında belli bir süre için bir sabit ücret ödersiniz.
                 
        SEM yönetimini profesyonel ellere bırakmanızı tavsiye ederim. Kötü bir SEM yönetimi ve iyi bir SEM yönetimi arasında çok büyük fark vardır. Kendimden bir örnek vereyim. SEM uzmanıyım. Sitelerimin SEM işini kendim yapıyorum. www.showroom34.com platformumun adwords reklamlarını ilk ayarladığımda pek fazla vaktim yoktu. Bir kaç gün uğraştım. Kelimeleri, dilleri, bütçemi vb. belirledim ve reklam kampanyamı başlattım. Bir süre böyle gittikten sonra vaktimi ayarlayıp daha yakından ilgilenmeye fırsat buldum. Şunlar değişti : "toptan elbise" anahtar kelimesi için ortalama click başı 0,80 TL ödüyordum. Detay çalışmalarımı yaptığımda bu kelimeyi 0,35'e indirdim. Sonuç olarak aynı bütçe ile 3 kat daha fazla click almaya başladım. Benim bütçem günlük 100 TL. Bununla 400 click alabiliyorum.
         


7. Özel Alışveriş Kulüpleri

        Markafoni, Trendyol vb. alışveriş sitelerinde yer almak size direk ticaretin yanında bilinirlik sağlar. Ayrıca digital kültüre ve e-ticarete adapte olmanız için güzel organizasyonlardır.

8. Sektör veritabanları ve iş ağları

        Fiziksel hayatta nasıl ki derneklere üye oluyoruz fuarlara katılıyoruz. İnternet'te bu işin karşılığı sektörel veritabanları ve ağlar. Ücretli veya ücretsiz bir çok mecra mevcut. Benim tavsiyelerim şu mecralar

  •         www.linkedin.com : Sosyal iş ağıdır. Daha çok insan kaynaklarına odaklanmıştır. Fakat üye olmakta fayda var. Ücretli ve ücretsiz üyelik seçenekleri mevcut. Benim tavsiyem ücretli üye olun. Sağladığı faydanın yanında ücretleri oldukça düşüktür. 
  •         www.showroom34.com : Hazır giyim firmaları için sosyal B2B platformdur. Üyelik ücretlidir. Size kendi sayfanızı ve showroomunuzu yaratmanız için bir alan verir. İstediğiniz kadar dilde kendinizi ifade edebilirsiniz. Yeni modelleriniz çıktıkça, indirime girdikçe bunu sayfanıza girersiniz ve alıcılar bundan haberdar olurlar.

     
     

9. Bayiler ile ortak çalışma

        Hazır giyim sektörünü örnek alalım. Perakende işlemlerinizi zincir mağazacılık şeklinde yapmıyorsanız ortaya şu şekil bir durum çıkıyor. Markamızın adı "Selena" olsun. Bolu da Selena ürünlerini satan bir mağaza Facebook'da "Selena Bolu" diye bir sayfa açıyor ve başlıyor yazmaya. Bence kötü bir durum yok. Sosyal medya samimiyet ister. Bırakın Selena'yı istediği gibi ifade etsin. Ama genel medya politikanıza aykırı bir durum ise, o zaman bu girişken bayinin enerjisini kendi stratejinize kanalize etmelisiniz. Örneğin sosyal medya sayfalarınıza yetki verebilirsiniz. İçerik üretip size teslim etmesini isteyebilirsiniz.


10. Ziyaret ölçümleri

        Web sitenizin ziyaretinin ölçülmesini kastediyorum. Ziyaret sayımızı artırmak, ziyaretin niteliğini yükseltmek gibi amaçlarımız var. Bunun için de site içindeki trafik ve kullanıcı davranışları takip edilmeli. Bunun için bir çok araç mevcut. Ben google çözümlerini kullanıyorum. Bunun dışında tavsiye edebileceğim başlıcaları http://www.kissmetrics.com, www.8digits.com

        UX - User Experience

        Etkin internet kullanımında siteniz ön plandaysa UX denilen konuya önem verilmelidir. User Experience : Kullanıcı Deneyimi günümüzde en önemli konulardan birisidir. Standart bir web sitesini artık hemen herkes yapabiliyor. Kullanıcı deneyimini önemsemeden sonuç alamazsınız. Fiziksel hayattaki şu örneğe benzetebiliriz ;
        İç mimarlarla tasarımcılarla falan çalışıp çok güzel bir mağaza dizayn ettiniz. Paradan da kaçmadınız. İçinde klima, su ve çay makinaları vb. var. Ama biliyoruz ki iş burada bitmiyor. Mağaza açıldıktan sonra kullanıcıları otomatikman gözlemlemeye buna göre şekil almaya başlıyoruz. Örneğin kasiyerlerin bulunduğu bankoyu yanlış hesaplamışız. Büyütüyoruz. O ara satmak istediğimiz ürünleri öne koyuyoruz. Hareket katmak için paketleme işini uluorta yapıyoruz. Danışma masası koymuştuk ama müşteriler ilgilenmiyor. Hemen kaldırıyoruz. İşte internet dünyasında da aynen bu şekil davranmanın adı kullanıcı deneyimi. Ayrıca fiziksel temasta müşteriniz size derdini bir şekilde anlatır. İnternette ise çeker gider ve haberiniz olmaz.

    Ziyaret ölçümlerinin de aynen SEO'da olduğu gibi siteyi hazırlayanlar tarafından yapılmasını tavsiye ederim. Çünkü kaynak kodun içine takip satırlarının eklenmesi gerekli.

11. SMM - Social Medya Monitoring

    Sosyal medya gözlemleme

    Ciddi bir sosyal medya çalışmanız varsa tepkileri de takip etmelisiniz. Hakkınızda sosyal medyada çıkan yazılar. Bunların olumlu olup olmaması gibi konular.
Bu bir program gerektirir. Sosyal medya çalışması yapan ajansların bazılarının kendi programları da mevcut.
    Sosyal medyada kendinizde aramalar yapabilirsiniz. Örneğin Google'da, Twitter'da istediğiniz kelimeyi arayabilirsiniz. Fakat bu size ham bir data verecektir. Bir anlamı yok. SMM şu an için butik bir hizmet. Bir ajansla çalışmanızı tavsiye ederim. Kendiniz uğraşacaksanız bir kaç site önerebilirim : www.radian6.com , http://www.trackur.com/

    Tüyo : Sosyal Media Monitoring ile sadece kendinizi değil rakiplerinizi de gözlemleyebilirsiniz.
     

12. Social CRM

    CRM : Customer Relationship Management - Müşteri ilişkileri yönetimi
 
    İleri bir aşamadır. Büyük boyutlu firmalar için anlamlıdır. Orta ve küçük firmalar için erken. SMM'nin bir sonraki aşamasıdır. Yani ;

  •     İçeriklerinizi oluşturdunuz
  •     Sosyal medyada var oldunuz
  •     Sosyal medyayı gözlemliyorsunuz

    Şimdi sıra Social CRM 'de .
 
    Firmanız hakkında twitter'da ve ekşi sözlükte eleştiriler ve şikayetler çıkmakta. Bu soruna el atılıp çözmeniz, çözüm aşamalarından müşterinizi bilgilendirmeniz ve müşteriye kendinizi affettirmeniz gerekli. Bunları da belirli bir politika ile yapmalısınız. Örneğin bir personeliniz müşterinin haksız olduğu hakkında cevap yazarken diğeri özür dilememeli. Bunların hepsinin halka açık mecralarda olacağını unutmayın.

    SMM yapan site ve programların bir kısmı Social CRM'ye de imkan tanır. Oldukça büyük bir konu oluğundan bazı firmalar kendileri için özel program yazdırırlar.
 

13. Entegre kullanımın önemi


    Üstte saydığım bütün enstrümanların birlikte ve uyumlu kullanımı çok önemlidir. Siteniz yetersizken facebook içeriğine aşırı yönelmeyin. Facebook page açıp yarım bırakmayın. Süreklilik esas. Sonuçları ölçün.  


14. Özel Sosyal uygulamalar

    Facebook özelinde inceleyelim. Facebook'da 4 şekilde var olabilirsiniz.
    1. Kişi
    2. Page (Sayfa)
    3. Grup
    4. Uygulama

    Bir şirketseniz kişi veya grup açmayınız. En doğrusu sayfa açmaktır. Sayfalar ortalama özelliklere sahiptir. Bir çok isteğinizi karşılarlar. İçerik paylaşırsınız. İnsanları davet edersiniz. Kullanıcılarla iletişime geçersiniz.
    Özel bir şeyler istiyorsanız uygulama gereklidir. Uygulama ise adından da anlaşılacağı gibi bir programdır. Bir yazılımevi tarafından geliştirilir. Örneğin bir hazır giyim koleksiyonunuz var ve sayfaya giren insana göre değişik ürünler göstermek istiyorsunuz. Cinsiyetine ve yaşına göre ürün önereceksiniz. Veya arkadaşlarının hangi ürünleri beğendiğini öğrenip ona göre öne getirmek istiyorsunuz. Bunu bir "sayfa" kullanarak yapamazsınız.
    Başka bir örnek. Ürünlerinizi tek tek içerik halinde değilde kolay gezilebilir, reyonlara göre kategorize edilmiş halde sunmak istiyorsunuz. Page buna imkan vermeyecektir.
 
    Tüyo : Ayrıca uygulamalar size üye olan kişilerin bazı bilgilerine de erişmenizi sağlar.

    Not : E-Ticaret sitelerinin sosyal medya entegrasyonu son zamanlarda gündemde olan bir konudur. Sosyal Ticaret denir. Facebook özelinde olanına ise F-Commerce (F-Ticaret) denir. Başarılı bulduğum bir örnek henüz yok. Konuyu yakalayan bir örnek olarak şuna bakabilirsiniz: http://www.tabjuice.com .Sosyal ticaretin yakın zamanda hakim mecralardan birisi olacağını düşünüyorum. Biz de Bilgüzar Yazılım ve Showroom34 olarak bu konuda ar-ge faaliyetleri yürütmekteyiz.
 
 

15. Özel Mobil uygulamalar 

    Küçük bir hatırlatma : Bildiğimiz web siteleri ekstra bir uygulama geliştirmeden mobil cihazlarda çalışabilmelidir. Web sitenizi buna göre hazırlatın.

    Mobil uygulama konusunu bu makaleye dahil edip etmemek konusunda tereddüt yaşadım. Sonunda mobil cihazların zaten kendiliğinden sosyal olduğuna karar verdim.

    Mobil uygulama konusu ileri düzey bir konu. Pazarlama amaçlı kullanımı ise daha da ileri düzey bir konu. E-ticaret yapıyorsanız veya kurumsal firmaysanız bu konu ile ilgilenebilirsiniz.

    Mobil uygulama IPhone, Tablet, Android vb. mobil platformlarda çalışan özel programlardır. Örneğin kullandığınız muhasebe programı bir uygulamadır. Ama PC için geliştirilmiştir. Mobil cihazınızda çalışmaz. Aynı şekilde sitenizin standart bir web sitesinden fazla özellikleri varsa mobil cihazlara özel arayüz ve altyapılarla uygulama şeklinde yazılması gerekir.

    Ayrıca küçük oyunlar, mobil ödeme imkanları vb. ekstra mobil uygulamarda mevcuttur.


Umut Şenoğlu

Bilgüzar Yazılım
Showroom34

Founder & CEO

14 Nisan 2012 Cumartesi

Captain Obvious, Halil Sezai ve iletişim


Captain Obvious, Halil Sezai ve iletişim

Captain Obvious ismini ilk defa Alemşah Öztürk'ün bir konuşmasında duydum. Genel geçer gerçekleri tespit olarak sunan bir süper kahraman. “Thank you Captain Obvious” ise “Uyan da balığa gidelim” diye yaklaşık çevirebileceğimiz bir deyim .

“Sevgililer günü tüketim toplumunun bir oyunu”
“Egzersiz yapmak kalp sağlığına faydalıymış”
“İş hayatında internet gün geçtikçe daha önemli hale gelecek“

Konumuz şu: İnsanlarla iletişim kurarken kendimizin iyi bildiği konuları herkesin bildiği gibi bir yanılgıya kapılıyoruz. Halbuki ortamda “Thank you Captain Obvious” diyecek kimse yok.Bu yanılgı, entelektüel tarafı güçlü kişilerin alanını daraltıyor.

İnsanlar zamanlarının çoğunu değer yargıları, ilgi alanları ortak olan cemiyetlerde geçiriyor. Zannedersem oldukça değişik arkadaş ve iş çevrelerine girip çıktığım için “bilinen genel gerçekler” yanılgısını gözlemleyebiliyorum.

Ben aktif projem olan Showroom34 için konuşma yaparken 2 tip gruba sunum yapıyorum. Birincisi internet teknolojisi yatırımcıları. İkincisi Hazır Giyim sektörü. Teknolojik dinleyicilerim için günlük sıradan bilgiler olan bazı şeyler hazır giyimci dinleyicilerim için uzmanlık kanıtı. Bunun tam terside geçerli. Sık sık sunum yaptığım için bazen dinleyici kitlesinden kopuyorum ve ezberden konuşabiliyorum.

Bir argüman ele alalım;

“Dijital pazarlama diye bir şey var. İnternette ne kadar konuşulduğunuz TV dizisine sponsor olmaktan daha önemli bir konu.”

Bu laf hazır giyimciler için baya baya bilgidir. Ama bunu üniversitedeki bir sunumda yatırımcı adaylarıma söylersem gerekli parayı babamdan istemek zorunda kalabilirim.

Tersine bakalım;

“Fast fashion diye bir şey var. Artık rekabet etmek için markalar her ay koleksiyonlarını yenilemeli”

Bu ise teknolojicilere vay anasını dedirtecek bir bilgidir. Hazır giyimciler bu cümlelerden sonra “onu boşverde bizim farmvilleri hızlı geliştirmek için bir trik var mı” diye devam edebilirler.

Müzik
Bunu hayatın bir çok alanında görmek mümkün. Geçenlerde etkilemekten memnuniyet duyacağım bir insan evladı ile tanıştım;) Ortak ilgi alanları da yakaladım. Böyle nokta atışı cümleler akıyor alnımdan. Müzik, 60'lar, 70'ler . Jethro Tull diye gireceğim, çok klasik olacak diye geçtim. Sonuçta biraz sonra çok heyecanlı bir şekilde Metallica sohbeti ile karşılaşınca gerçeklerle yüzyüze geldim.

Müzik demişken, bunu ağlak tarz, biraz hippi, gitar akorlu soft pop-rock modası ile ilişkilendirmek istiyorum. Çok dikkatimi çeken bir konudur. Benim ilk gençlik yıllarımda yaygın bir tarz vardı. Düş sokağı sakinleri dersem akranlarım anlayacaktır. Ortamlarda da böyle bir hüzün, ayakları sürüyerek yürümeler, nihilizm falan. Bu müzik akımı yüzünden mutlu olamadık:) Ben 25 yaşıma gelince gördüm ki yeni gençlik (15'likler) bundan nefret ediyor. Manasız geliyor onlara. Rakçılar bile capri giymeye başlamıştı. O derece. Artık ortamlarda boynunu sağa yatırıp gitar çalmak dede imajı veriyordu.
“Hüzünkovan kuşu gelmiş, gecenin yanağına konuvermiş”
“Ayyy, Captain Obvious'un dedesi geldi”

Peki sonra ne oldu? Şu anki 15'likler ise bu müzik tarzını hiç duymadıkları için ilginç buluyorlar. Halil Sezai gerçeğini yaşadık.

Diyet programları
Hala televizyonda tatlı yemenin kilo aldırdığını, gece yatmadan önce yemek yemememiz gerektiğini anlatan programlar yapılmakta. Hala en çok satan kitaplar diyet kitapları.

- Bu olaydaki sebep sadece genel kabul görmüş gerçeklerle ilk defa karşılaşacak insanların var olması değil. Zaaflardan faydalanmak var. Evirip çevirip 2 cümlelik şeyi kitap haline getirmek var. Ezberci, dinci eğitim geleneğinden gelen kesimin öğrenme biçimine ayak uydurmak var. Bunlar ayrı bir yazı konusu. -

Şu kadarını söyleyeyim. Hala suyun kilo aldırmadığını bilmeyen insanlar var. Hemde çok yakınlarınızda :)

Benden bir örnek
Profosyonel iş hayatına 17 yaşımda başladım. Başından beri de şirketler kuruyorum. Bir yazılım firmasında çalışan tüm personelin yazılımcı olmaması gerektiğini 29 yaşımda anladım. Bundan önce bana gelip “Umut bir satışçı alman satışlarını artırabilir” deseydiniz 12 yılımı kurtarırdınız :)

Siyasette durum ne?
Zeitgeist diye ünlü bir belgesel var. (Hadi ya Captain Obvious) Benim için oradaki analizler çok genel geçer şeylerdi. Çünkü düzenle sorunlarım çok erken yaşta başlamıştı. O yaşlarımdan beri, “bu düzende bir sorun mu var” “kimisi zengin kimisi fakir” diye sorular sormadım. Zaten durum belli idi. Nasıl değişeceği ile ilgili meraklarım oldu. Sonra onu da geçtim. Bu dengesizlikte bir denge aramaya başladım. Ekonominin ve toplumsal dinamiklerin temelinde direk belli olmayan gerçekler görmeye çalıştım. Hala da bu durumdayım. Yetişkin birisine gidip de “Dünyada acılar var, bunun sebebi suyun başını tutan bir avuç egemenin kendi çıkarlarını düşünmesi ” diyemezdim. Captain Obvious ötesi bir şey benim için.

Zeitgeist'de ne var?
Modern teknoloji artı değer yaratıyor. İnsanlık eşit paylaşsa herkesler rahat eder.
Bir Amerikan ajanı üçüncü dünyada yaptıkları rezillikleri anlatıyor.
Karın tokluğuna çalışan insanlar var dünyada.
Finans sektörü çok önemli. Para aslında bir ölçüm değeri ama USD bir global dayatma haline gelmiş. Zaten altına dayalı para sistemi de yok.

Bu belgeseli merak etmesi üzerine bir arkadaşımla beraber izledim. Arkadaşım 150 kişinin çalıştığı bir firmanın sahibi. Kitap gazete okur. Yurtdışı bilir. Ayrıca şirketi sıfırdan büyüttüğü için halk pratiği de yüksektir. Fakat inanılmaz bir tepki verdi. Ağlamaya başladı. (İçkili değildik) Felsefesi değişti. Bu gerçekleri daha önce hiç bu şekilde düşünmemiş. Neredeyse Venus Project'e dahil olacaktı. Daha sonra bu öğrendiği yeni bilgileri arkadaşlarına heyecanlı bir şekilde anlatmayı adet edindi. Sizce arkadaşları bu durumu geyik mi buldular?

Olayı girişimciliğe bağlamamız şart. Demek ki neymiş. Amatör ruhu kaybetmemek diye ifade edilen hal biraz da Captain Obvious olmaktan geçiyor. Tam olarak cahil cesareti demeyelim. Ancak bazen gerçekler zannettiğimiz kadar da karmaşık değil. Elalemin akıllısı biz miyiz ? Evet :)

26 Şubat 2012 Pazar

Bilgi çağının en güçlü aktörü olarak girişimci.

Bilgi çağının en güçlü aktörü olarak girişimci.
 
Kısa bir medeniyet tarihi faslı geçelim. Tarım devrimi , yani insanların bitki ve hayvanları evcilleştirmesi ile beraber mülkiyet kavramı doğmuştur. Medeniyet dediğimiz şey de bir kısım insanın yarattığı değere diğerinin el koyması ile gelişmiştir. Temel olarak toprak egemenliği üzerine kurulan devletler köle/sarf/köylü vb. insanların emeği ile yaratılan değere el koymuş ve onlara sadece yaşayacakları kadarını vermiştir. Sanayi devrimi ile beraber bu ağa-köylü ilişkisi sermayedar(burjuva,işadamı)-işçi şekline dönüşmüştür. Tarih boyunca isyan eden sömürülen taraf, ancak sanayi toplumundan sonra durumu analiz edebilmiş ve işlerin şu an okuduğunuz yazıdaki gibi döndüğünü anlamıştır. Bu sebeple ki tarım toplumundaki isyanlar bilinçsizdir ve yönetimi devirse bile yerine bir şey koyamamıştır. Hoş tabii ki sanayi toplumunun başından beri hayal edilen sosyalist idealler de her ne kadar dahi sayılabilecek teoriysen ve liderlere sahip olsalar bile bilinçli ihtilal yolu ile yönetimi ele geçirmelerine rağmen devam ettirememiş ve medeniyetin değer üretme şekli sermayedar-işçi ilişkisi üzerinden devam etmiştir. 

Ve girişimcilik. 

İşçi emeğinin gitgide anlamını yitirmeye başladığı bir dönemde yaşıyoruz. Artık değeri, robotlarla çalışan üretim birimleri, yaratıcı düşünce ürünü sistemler zaten üretiyor. Egemenlerin problemi artık işçi emeğini ve gezegenin doğal kaynaklarını nasıl sömüreceği değil, bu kadar büyük bir sistemi nasıl ayakta tutacağıdır. Çünkü işçi emeği o kadar değerli değil ve gezegenin kaynakları hızla tükeniyor. 7 milyarlık dev nüfusu geçindirmek ve kaosu engellemek için gerekli hammadde; bedenen, beynen, fikren normal üstü motive modda çalışan insan beyni. Muazzam tüketim hızına ulaşmış medeniyetin devamı için bir işe memur edilmiş yöneticiler, devlet kadroları, sermayedarlar,  esnaflar, klasik ekol eğitim kurumları yetmiyor. İmdada, doğuştan gelen yeteneklerinin üstüne muazzam bir teorik ve pratik birikim yapmış kendini sonuna kadar yeni iş fikirlerine ve uygulanmasına adamış girişimci figürü yetişiyor. Bütün zamanını kullanıyor. Deli gibi araştırıyor, deli gibi uyguluyor. Daha önceki medeniyet tarihinde aynı insanda birleşmeyen bir çok zihinsel yeteneği bünyesinde birleştiriyor. Sosyal yeteneği ile örgütler kuruyor. İnsanları peşine takıyor. Zekası ve hayal gücü ile sanayinin ve ekonominin işleyişini anlayıp fikirler üretiyor. Öğrendiği fikirleri birleştirip yeni fikirler çıkarıyor. Cesareti ile deniyor, başarısız oluyor, yeniden deniyor. Analitik yeteneklerini kullanarak yeni teknolojileri ve bununla çözebileceği işleri analiz ediyor. 
Yaşam koşulları berbat. İş dışında sosyal yaşamı çok kısıtlı. Aile, dost ve sevgililere vakit yok. Aslında iş hayatının bir uzantısı olan tatil bile iş toplantısı şeklinde. Her an acımasız iş dünyasında ufak bir yanlış hareketle yok olma riski var. Geleneksel statü anlayışının hüküm sürdüğü cemiyetlerde kendini aşan güçlerle dans ediyor. Girişimci, medeniyetin ihtiyaç duyduğu ruhani enerjiyi sunuyor. 

Şimdi ne olacak ?

Girişimci hayatını sunarak medeniyetin kendisini sömürmesine müsaade edecek. Sermaye olanca haşmetiyle yerli yerinde durmakta. Zaten Edi ile Büdü gibi birlikte kendi başına bir terim olmuş olan yatırımcı-girişimci ilişkisi devam edecek. Manifestoda olduğu gibi şimdi Paris sokaklarında girişimcinin hayaletinin gezmesine artık gerek yok. İnsanlık isyandan dersini aldı. Ama bu demek değildir devrim olmayacak. Şimdiye kadar olduğu gibi doğanın yüce kanunları ile kendiliğinden taşlar yerine oturacak. Ne yaptıklarını, hangi görevi üstlendiklerini bal gibi bilen bu girişimciler her geçen gün daha da zenginleşmekteler. Sermaye el değiştirmekte. Yakın bir gelecekte yatırımcılar zaten girişimcilerden oluşacak. Birbirlerini de iyi tanıyan ve sayıları oldukça az olan bu seçkin grup hep birlikte dünyayı yönetecekler. Ve belki de bu egemen sınıf, selefleri gibi ülke, din vb. kutsal değerlerle toplumu kandırmayıp yerine tüm insanlık için yepyeni değer yargıları sunacak.

16 Şubat 2012 Perşembe

ŞİRKET WEB SİTELERİ HAKKINDA PRATİK TAVSİYELER


ŞİRKET WEB SİTELERİ HAKKINDA
PRATİK TAVSİYELER

14 yıldır yazılımcı ve danışman olarak KOBİ ler ile içiçe çalışmaktayım. Genellikle sahiplerinin yönetiminde büyük özverilerle çalıştırılan bu şirketlerimizin sahipleri/yöneticileri kendi alanlarında uzmanlar. Ancak konu kendi uzmanlık/kontrol alanlarının dışına çıktığında hatalar yapmaktalar. Ben de tüm kararların yükü omuzlarında olan olan bu kardeşlerime klavuz olması açısından kendi alanımla ilgili tavsiyelerde bulunmak istiyorum.
Uyarı : Yazı, konunun uzmanı olmayan insanların pratik olarak faydalanması için yazılmıştır. Teknik detaylarda çelişki bulup ukalalık yapacak olanlar bunu dikkate alsın.

Siteleri 4'e ayıralım
1. Statik web siteleri
2. Dinamik web siteleri (Şirket sorumluları tarafından güncellenebilen siteler)
3. Hiper dinamik siteler (Web2, Forum, Sosyal ağlar wb.)
4. Yanar döner show siteleri (Flash siteler, kar yağdıran/baloncuk çıkaran efektler)

Not: E-ticaret siteleri ve site üzerinden sipariş, stok vb. bilgi sistemi işleri konumuza dahil değildir. Bunlar web sitesi değil başka kavramlar.

Üstte yazdığım sınıflandırmalardan ilk ikisi şirketler için uygundur. Üçüncü ve dördüncü seçeneğe sakın ola girişmeyin. Aşağıda sebebini de anlatacağım. Statik site mi dinamik site mi seçmeniz gerektiği konusunda aşağıdaki sorulardan yardım alın.
  • Bir web sitesine düzenli olarak içerik hazırlamak ve girmek hem bir miktar html bilgisi hem de zaman gerektirir. Bu zamanı ayırabilecek bir çalışanınız/departmanınız var mı?
  • Düzenli içerik girmenize gerek var mı? Yani web sitesinden beklentiniz nedir? Arayanın sizi google da bulup oradan firma bilginizi, adresinizi telefonunuzu öğrenmesi yeterli mi?

Bu sorulara verdiğiniz yanıtlara göre artık dinamik site mi statik site mi istediğinizi biliyorsunuz. Yazının ilerleyen kısımlarında nasıl ve kime yaptırılır, en verimli web sitesi nasıl olur ona bakacağız. Önce bilmeniz gereken bir kaç konu var. Bu konular öyle aman aman detay konular değil. Çağımızda bir şirketiniz varsa web ile iç içesiniz demektir. Ve asgari bir takım bilgileri öğrenmek zorundasınız. Bir doktora derdinizi anlatırken kemik nedir, kan, eklem nedir biliyorsunuz. Bunları da öyle kabul edin.

1. CMS
Seçiminiz ne olursa olsun CMS kapsamında bir web siteniz olmalı. CMS ne demektir? Açılımı Content Management System'dir. Türkçesi İçerik Yönetim Sistemi. Yani site bir defa kurulduktan sonra, tasarımı değişmeden yeni haberler, etkinlikler vb. içerikler girilebilir. Bu girişlerde de web master veya programcı müdahalesine gerek olmaz. CMS'ler bir yönetici paneline sahiptir. Buradan bir kullanıcı adı ve parola ile giriş yapılır. Yeni içerik eklenebilir, silinebilir, değiştirilebilir. Sitenizi dinamik yapmayacaksanız bile yine de CMS olmasını tavsiye ederim. Çünkü, en statik site bile senede bir güncellenir. Statik siteyi siz değil web master güncelleyecek. Bunun hızlı ve ucuz olması sitenin CMS olmasına bağlıdır. Dinamik site yapacaksanız, yani içeriği düzenli olarak kendiniz girecekseniz CMS olması zaten kaçınılmaz. CMS kurmak bilişim uzmanı olmayı gerektirir. Eğer CMS kuracak kadar bilginiz varsa bu yazıyı okumayınız. Bunu bir uzmana yaptıracaksınız. Ben de bunu en verimli ve ucuz çekilde nasıl yapmalısınız onu anlatacağım. Ona göre devam edelim.

CMS ürünler nelerdir ?
  • Hazır ve yaygın paketler.
  • Web sitesi hazırlayan şirketlerin kendi altyapıları.

  • Hazır ve yaygın paketler.
Wordpress, Joomla, Drupal en bilinenleridir. Ön yüz için tema/şablon denilen katmanlar kullanılır. Ben bu tarz paketler kurdurmanızı tavsiye ederim. Çekirdek kısmı yüzlerce birinci sınıf programcı tarafından geliştirilmiştir. Eklentileri ve temaları ise dünyanın her yerinden binlerce uzman tarafından devamlı olarak geliştirilmektedir.

  • Web sitesi hazırlayan şirketlerin kendi altyapıları.
Türkiye'de ve Dünya'da bir çok yazılımevi dinamik web sitesi hazırlamak için kendi CMS altyapılarını geliştirmişlerdir. Üstte anlattığım paketler ile aynımantıkta çalışırlar. Ben şimdiye kadar doğru düzgün çalışanına rastlamadım. O yüzden tavsiye etmiyorum.


2. Bir web sitesinde neler olmalı ?

Kesinlikle olması gerekenler
  • Firma profili : Şirketinizin nelerle uğraştığını yazın. Varsa kardeş şirketlerini belirtin. Sizin sektörünüzde önemli ise kurucuları, tarihçeyi vb. bilgileri yazın. Belli bir coğrafyaya hizmet veriyorsanız belirtin. Misyon, vizyon, hedef vb. ISO geyiklerini de ekleyebilirsiniz.
  • Adres, telefon, e-mail: Varsa şube ve temsilcilerinizi de ekleyin.
  • Kapasite bilgisi : Üretim yapıyorsanız tesisiniz, satış yapıyorsanız satış şekli ve mecralarınız, aracılık yapıyorsanız çevreniz eklenmeli. Hizmet sektöründe iseniz ona göre kapasitenizi anlatmalısınız.
  • Kategorize edilmiş halde ürün ve hizmetleriniz : Varsa bol bol resim kullanılmalı. Ürünlerin kalite belgesi vb. şeyler sektörünüzde önemli ise kullanılmalı.
  • Devletin zorunlu tuttuğu bilgiler : Bunun için 2012 sonunda devreye girecek yasaları takip edebilirsiniz. Temmuz 2012 de devreye alınacak TTK ile beraber uygulanacaktı. Ama muğlak bazı konular yüzünden ertelendi.


Olsa iyi olacak olanlar
  • Referanslar
  • Müşterilerinizden bir kaç ropörtaj
  • İçeriğin tercümesi. İngilizce başta olmak üzere tercih ettiğiniz başka bir dilde olabilir. Dikkat etmeniz gereken önemli bir nokta şudur. Dinamik site yapacaksanız her içeriğinizi tercüme etmeniz gerekebilir. Ama şart değil. Tercihinize kalmış. Esas çatı birden fazla dilde olur. Dinamik içerik ise sadece Türkçe olabilir. Sadece önemli içerikleri tercüme edersiniz.

Özel tercihler (Sadece dinamik siteler için geçerlidir)
  • Haberler
  • Etkinlikler/duyurular



Gereksiz hareketler
  • Flash site yaptırmayın
      Bu siteleri görünce içim kan ağlıyor. Özellikle hazır giyim firmalarımızın hemen hepsi Flash site. Delinin biri öyle başlatmış öyle gidiyor. Bununla ilgili yüzlerce örnek verebilirim. Kimse rencide olmasın diye vermeyeceğim. Merter veya Laleli'deki herhangi bir hazır giyim firmasının ismini Google'da aratın ve kendiniz görün.
Not : Bu yazı Flash'ı ve Flash ile görsel tasarım yapan kişileri kötülemek amacı ile yazılmadı. Flash sitelerin kobilerde yaygın ve yanlış kullanımı sebebi ile yazıldı. Komple bir pazarlama stratejisi ve uygun bütçe ile kullanıldığında harikalar yaratıldığı da uzman çevrelerde yaygın bir görüş. Benim şahsi görüşüm büyük paralar dahi yatırılsa Flash kullanılmaması. Güzide firmalarımızdan birisinin yüksek bütçeli sitesine bakalım, rahatlıkla kullanabilecek misiniz? http://www.mavijeans.com.tr


    Maliyetliler : Bu siteleri yapmak gerçekten emek istiyor. Direk görsel sanat olarak görebilirsiniz. O sebeple pahalılar.
    Google tarafından indekslenemez : Flash siteler arama motorlarının anlayabileceği özelliklere sahip değildir. İçindeki yazıları da resimleri de arama motorları tarayamaz. Dolayısıyla web de en önemli kısımlardan birisi olan arandığında bulunma özelliği ölü doğmuş olur. Bunu şöyle anlayabilirsiniz. Html içerikte bir yazının üstüne gelip mouse ile tutup çektiğinizde o yazı işaretlenir. Ama Flash sitelerde işaretlenmez çünkü Flash bütün olarak çalışır.
    Başkası devralamaz : Flash ile yapılmış siteler güncelleneceği zaman direk olarak sitenin komple indirilip üzerinde çalışılıp tekrar geri yüklenmesi gerekir. Bunu da yeni bir firma veya kişi devralmaz. Eski kişi de yoğun emek yüzünden haklı olarak yüksek para ister.
    Standart menüler yoktur : Nerden nereye gidildiği belli değildir. Siteyi kullanana kadar canınız çıkar. Mesela aslında süper defileler yüklenmiştir. İçerik vardır. Ama ulaşamadıktan sonra neye yarar. Elinize bir gazete aldığınızı düşünün. Sayfaların bazısı soldan sağa açılıyor bazısı alttan üste doğru. Seri ilanlar üçüncü sayfaya konulmuş Ekonomi haberleri son sayfada. Seksi kızlar da orta sayfalarda renksiz şekilde.
    Çalışmayan bir sürü kısım var : Standart kurallara göre dizayn edilmediği için flash siteler bakım gerektirir. Çalışmayan yerleri olacaktır ve düzeltilmelidir. Fakat kobiler bu maliyete katlanamak istemeyeceği için bozuk halde kalırlar.
    A bilgisayarında başka B bilgisayarında başka türlü gözüküyorlar : Flash siteler web standartlarına göre değil serbest çalışmaların sonucuna göre çalışırlar. Örneğin standart html bir site ekran çözünürlüğünüze göre otomatik şekil alır. Ama Flash sitelerin bunu yapması için geliştiricinin ekstra gayret sarfetmesi gerekir. Kobi sitelerinde de genelde bu gayret sarfedilmiyor.
    Güvenlik : Siteye bakan kişinin internet tarayıcısının(ie, firefox, chrome) güvenlik ayarları yüksek ise Flash oynatmaz. Ayrıca bazı smart phone lar güvenlik gerekçesi ile Flash çalıştırmazlar.

2. Yanar döner efektler
İnternet kafeler yeni çıktığı zamanlarda meraklı ergen gençler uğraşırdı bunlarla. O zamandan amcaoğluna falan site yaptıranların sitelerinde vardı hep. Ben de yaptım. Sevgilimin ismi uçarak geçiyordu, kalpler falan yanıp sönüyordu. Java script ismindeki dil ile yapılır. Karlar yağar, baloncuklar çıkar falan. Sakın ! Zaten sevgilimde değerimi bilmemişti, kısa süre sonra beni bırakmıştı. İleri görüşlü kızmış.

3. Döviz, Hava durumu, Takvim, Ajanda tarzı kısımlar eklemeyin
Yine sık yapılan hatalardan birisidir. Kuyuya taş atan deli burada da karşımıza çıkıyor. Site içeriği ile bunların alakası yok. Kalitenizi düşüren hareketlerdir. Meteoroloji işi yapıyorsanız o ayrı.
Ajandasını kim sizin sitenizde takip eder? Takvime bakacak adamın kendi bilgisayarının sağ alt köşesinde takvim yok mu?
4. Hiper dinamik özelliklere girişmeyin
- İnsan kaynakları
- Forum
- Kullanıcıların kendi hesabı ile giriş yapıp bilgi girmeleri
- Yorum yazdırma
- Bloglar

Kısacası kullanıcılar sitenize içerik girmeyiversin. Bu tarz sitelerin yönetilmesi tahmin edemeyeceğiniz kadar meşakatlidir. Sakın bu işlere girmeyin. İlla bu işleri yapacaksanız nasıl yapmanız gerektiğini başka bir makalede anlatacağım.

5. Bağlantılar (Linkler)
Böyle bir bölüm/menü/kategori oluşturmak saçmadır. Zaten site içerisinde bahsediyorsanız ilgili içerikten bir link verilir. Genelde yapılan hatalı uygulama şu şekildedir. Bağlantılar diye bir bölüm açılır. Polis, ambulans, itfaiye, ekonomi bakanlığı vb. sitelerin linki verilir. Muhtar mısın arkadaş. Adam zaten Google'a yazar bulur.

6. Müzik
En gıcık olduğum konulardan birisi ofiste çalışırken bir siteye girdiğimde müzik başlamasıdır. Birden bire herkes size bakmaya başlar. Herkesin dikkati dağılır. Site de müzik olacaksa video da olabilir. İnsan video oynattığında ses çıkacağını bilir. Açıldığında direk müzik çalan bir site yapmak bir misafirinize oturunca müzik çalan sandalye vermek gibi bir şeydir. Maalesef bunu bazı büyük kuruluşlar bile hala yapıyor. Tıklayın ne demek istediğimi anlayacaksınız. http://www.bonus.com.tr/


Meraklısına web2.0 hakkında kısa bilgi: Site içeriğinin site sahibi tarafından değil kullanıcılar tarafından oluşturulmasıdır. Örneğin Facebook'ta gördüğünüz içeriğin bir tek satırını bile site yöneticileri yazmamıştır. Ya da Türkiye'nin en çok ziyaret edilen sitelerinden http://www.frmtr.com/
tamamen kullanıcı içeriği ile doludur.


  1. Diğer kavramlar
Domain name :
Web asresi anlamına gelir. www.bilguzar.com.tr Bu bizim firmamızın domain name'idir.

tr” uzantısı domain nameler ODTU tarafından dağıtılır. Biraz yazışma gerektirir. Allahtan ıslak imza aramıyorlar fax kabul ediyorlar. www.nic.tr adresinden “tr” uzantılı domain alabilirsiniz. Bilgisayar işlerine çok aşina değilseniz bunu da web masterınıza söyleyin o alır.

tr” uzantısı olmayan domain name'leri almak daha kolaydır. Bir çok domain name dağıtıcı firma vardır. Örneğin;
adresinden yeni domainlerin boş olup olmadığına bakabilirsiniz.

Uzantılar ve anlamlarını merak ediyorsanız şu adresi ziyaret ediniz.


Hosting : Barındırma ve yayınlama demektir. Web siteleri aynen bir tv, radyo kanalı gibi yayın yaparlar. Sitenizin program kodlarının ve içeriğinin durduğu bir sunucu bilgisayar vardır. Datacenter denen kalın kablolu, yüksek güvenlikli yerlerde dururlar. Birileri bu datacenterlardan yer kiralar. Web masterlar da bunlardan kiralayanlardan kiralar ve size satarlar. Yok ben direk ilk kiralayandan alayım diye deneme yapmayın. Olmaz. Çok fena ayarları vardır.

Mail hosting: Sizin şirket adresi uzantınız ile mail atmanızı ve kabul etmenizi sağlayan bir mekanizma vardır. İşte bu mekanizmada aynen web hosting de olduğu gibi bir takım sunucularda gerçekleşir. Bir çok ayarı vardır.

Meraklısına : Büyük sitelerin trafiği çoktur. Örneğin facebook günde 1 trilyon sayfa gösterimi yapmaktadır. (Sizin site muhtemelen 500'ün üzerine çıkmaz) Bu firmalar hosting için yılda milyar dolarlar harcamaktadırlar.

4. Maliyet

Web master CMS siteler için bir ödeme yapmayacak. Ücretsizdir. Temaya 10$ ile 100$ arasında para ödeyebilir. Fiyatın tamamı kendi emeği içindir. Ama kobilerimiz teknik emeğe para ödemeyi gereksiz buldukları için web master arkadaşlarımız bazen başka maliyetler yaratabilmekteler. Ey kobiler, bu işler kolay öğrenilmiyor. Web master ınıza saygı duyun ki o da efendi olsun iyi iş çıkarsın.

Statik site : Üsttede bahsettiğim gibi CMS olmalı. Size maliyeti 1000 TL ile 2500 TL arasında değişir. Domain, host ve mail işleri hesaba dahil değildir. Site tamamlanmadan önce taslaklar üzerinde bir iki defa web master ile görüşün ki daha sonra problem olmasın. Üstte anlattığım kavramlar web masterın ne dediğini anlamanız için yeterlidir. Eğer buna rağmen anlaşamıyorsanız web masterınız fazla uzmandır! Dikkat edin.

Dinamik site : Tabii ki CMS olmalı. Size maliyeti 2.000 TL ile 7.000 TL arasında değişir. Bu isteyeceğiniz özelliklere bağlı. İnsan kaynakları olsun ilan yazayım, Doküman tarattıracağım tarihe ve firmaya göre falan arama olsun derseniz ekstra bileşenler gerekir. Fiyat 7.000 'i de aşabilir. Aşmıyorsa dostlar alışverişte görüyor demektir.

Bakım ve yenileme maliyetleri :
Web sitesi için bakıma gerek yoktur. Yıllık ödeyeceğiniz sabit gider web hosting ve mail hosting için olacaktır. Mail boxlarda zaman zaman sorun olabilir. Orada uzman desteği gerekir. Bunların hepsi için yıllık 400 ile 1500 arası fiyat uygundur.
Normal şartlarda bir şirket sitesinde yenileme olmaz. Ama yeni trendler çıkar bir şeyler eklenir. Siz tasarımda değişiklik istersiniz. Bunlar doğal durumlar. Böyle değişiklik durumlarında 400 ile 1500 TL arası normaldir.


Umut Şenoğlu
Bilgüzar Yazılım
umut.senoglu@bilguzar.com.tr

1 Ocak 2012 Pazar

Strateji oyunları ve girişimcilik

Strateji oyunları ve girişimcilik

Uzun zamandır Pes/FIFA dışında oyun oynamıyorum. Ama eskiden en sevdiğim oyunlar strateji oyunlarıydı. Uzun günler ve geceler gömülürdüm. İnceliklerini öğrenirdim. Hangi binayı önce dikeceğimi tespit ederdim. Önce savaşçı sayısını mı yükseltsem, yoksa level mi atlasam falan. Zannedersem onun yerini girişimcilik ile doldurdum. Aralarında ilginç benzerlikler buluyorum.

1. Başlangıç
Bir oyunu ilk öğrenirken ne yapacağınızı bilemezsiniz. Sıkıcı bir süreçtir. Oyunun sistemini bile kavramamışsınızdır. Girişimciliğin ilk başı buna benzer. Öğrenciliktir aslında. Tüm alanlarda yürütülecek paralel işler vardır. Kritik bir kaç unsur vardır.
Age of Empires'den örnek: Başlangıçtaki azıcık para ile savaşçı basarsınız. İşçi basmaya para kalmaz. Medeniyetiniz büyüyemez. İşin kötüsü henüz neden yenildiğinizi bile bilmemektesinizdir. Göstergeleri okumayı bile bilmezsiniz. O kadar zamanda o medeniyet o durumda mı olmalıydı bu bile meçhuldur.
Girişimcilikten örnek : Başlangıçtaki azıcık para ile ofis tutarsınız. Uzayan geliştirme süresini geçirecek para kalmaz. Prototip çıkmadan gümlersiniz. Neden gümlediğiniz konusunda ise teknik ortak satamadığı için sosyal ortağı suçlar. Sosyal ortak da satacak bir şey çıkaramadığı için teknik ortağı. Halbuki sorun ikisi de değildir.
Ama temel mekanizmalar, yapılacak işler, atlanılmaması gereken paralel çalışmalar öğrenilince zevki çıkmaya başlar. Nihayet mücadele edebilmektesinizdir. Yenilseniz bile eksikliğin nerede olduğunu bulmak kolaylaşmıştır.
Age of Empires'den örnek: Henüz kale yapacak çağa çok olmasına rağmen taş toplamışsınızdır. Daha erken safhada lazım olan odun için ise az işçi ayrılmıştır. Bunu yenilince anlarsınız.
Girişimcilikten örnek : Geliştirme ekibiniz aynı zamanda editörlüğe, teste ve güvenliğe de bakmaktadır. Bu sebeple beklenen geliştirmeler çok uzamaktadır. Bunu anlarsınız ve ürün hedefini küçültürsünüz veya başka çözümler düşünürsünüz. En azından teşhisi koymuş olursunuz.
Girişimciliğin artısı: Hiç bir zaman oyunun tüm mekanizmasını ezbere yürütecek kadar ustalaşamazsınız. Strateji oyunları salt tecrübedir. Girişimcilikte ise tarif edilen veya edilemeyen bir çok faktör vardır. Yeni bir oyuncu az bir tecrübe ile ustalardan daha iyi bir sonuç alabilir.

2. Kız arkadaşı ihmal
Strateji oyunlarına gömüldüğüm zamanlar herkesi ihmal ederim. Ama arkadaşlarımda benim gibiydi sallamazlardı :) Aile desen zaten cefakar, ne yapsak anlayış gösteriyor. Sevgili öyle mi? 1 haftadır ulaşılamıyor, nerde olduğun da belli değil. Gel de mantıklı bir hesap ver.
Age of Empires'den örnek: O zamanlar adsl yok. Kaç haftadır planladığımız bir organizasyon var. Herkes PC'leri getirecek, local networkde 10-15 kişi toplanıp turnuva yapacağız. Kız arkadaşıma yeri söylesem gelecek. Uslu uslu da oturmayacak. Devamlı ilgilenmek lazım. O yüzden yer gizli. (Odunluğ bak:) Keşke o zamanlarki kadar rahat olabilsem)

Girişimcilikten örnek : Aklımda söyleyecek en ufak bir aşk sözcüğü yok. Yıllardır bir şeyi başarmaya çalışıyorum. Seviyorum ve saygı duyuyorum. Samimiyetsiz iltifatlar etsem anlayacak kadar da zeki. Ama aşk gündemim değil. Hangi kadın dayanabilir?.. Her tartışmada şu da olsun düzeleceğim falan diyorum. Ama o da olsa başka bir safha başlıyor . Olmasa zaten sil baştan.

2 Ekim 2012 Salı

İzmir dönüşü


İzmir dönüşü garip bir duygu kaplar içimi
Hüzün desem tam değil
Biraz ayrılık
Biraz pişmanlık
İçimden bir ses
Gitme der
Sanki üç günlüğüne geldiğimi bilmezmişçesine

22 Temmuz 2012 Pazar

Yazılım geliştiriciliği tatmini: keşif mi sonuç mu ?


Tez konusu olarak ismimiz şu olabilirdi;
Yazılım geliştiriciliğinden alınan tatminin, sonuç ısrarı ve keşif merakı eksenlerinde kıyaslanması

Her yazılımcı gibi ben de en büyük zevki yeni şeyler öğrenirken ve daha önce çözmediğim bir problemi çözerken alıyorum. Bir ürün geliştireceksem en zevkli zamanları çözüme başladığımız zamanlar. Buna keşif zevki ismini verelim.

Oysa yapacağımız işin küçük bir kısmı keşif zevki vermekte. (Tabi burada gerçek geliştiricilerden bahsediyoruz. SAP,Oracle vb. sertifikacılardan değil. Küçümsediğimden söylemiyorum. Hep benden fazla kazandılar. Sadece, tatmin mekanizmamız farklı.)  Uzmanlığınız arttıkça keşif zevki oranı da düşer. Erken yaşlarda, yeni bir dil öğrenirken neredeyse orgazm olursunuz. 20 tane dil öğrenince artık 21. si çok da anlamlı değildir. İşimiz; işe yarayan, insanların kolay kullanacağı bir ürün ortaya çıkarmak.

Merak ederim; Mimar Sinan bir eser yaparken neler hissederdi? Bir camiye başlayacağı zaman çok heyecanlı olduğu kesin. Coğrafi alan, hava akımı, temel yerleşim, yeni teknikler vb. Peki işin iskeleti bittikten, sonra iş klasik ayrıntılara geldiğinde motivasyonunu nasıl koruyordu. Belki de sonuca olan inanç, keşfe olan meraktan daha kutsaldır.

Başarılı ticari ürünler ortaya çıkarmak için başka motivasyon kaynaklarına ihtiyacımız var. Bir ürünün başarılı olması için ısrarla kullanıcı deneyimine ve ayrıntılara odaklanmalısınız. İnterneti yaygınlaştırmak interneti icat etmekten daha zordur. Bıkmadan usanmadan binlerce detayla uğraşmalısınız. Test, kullanıcı davranışı takibi, performans, görsel tasarım, güvenlik, sürdürülebilirlik vb. bir çok konu. Örneğin 5 yıl boyunca geliştirdiğim ERP projemi durdurduğumda yapılacak işler listesinde hala 1600 madde vardı. Temel motivasyon kaynağı; sonuç alınmış bir ürün yaratma amacı olmalı. Temel işi çok ustaca halletmiş, fakat yazılım ürünü çöplüğünde yerini almış bir çok ürün biliyorum. Ben de çok yaptım. Bunun temel sebebi iyi geliştiricilerin çok azının ısrarcı ve inatçı olması.

Daha vasat bir geliştirici - daha kuvvetli bir sonuç insanı olsaydım iş hayatı açısından daha ileri aşamalarda olabilirdim. Kendimi bu konuda geliştirmeye gayret ediyorum.

Eğer bir bilim adamı değilseniz keşif zevki motivasyonundan biraz azalıp sonuç ısrarı motivasyonuna kaydırmalısınız.

Bu teori gönül ilişkilerimize de uyarlanabilir bir şeyse eğer, bazılarımızın! son zamanlardaki yalnızlığı da açıklanmış olur.

21 Temmuz 2012 Cumartesi

Arakan diye bir yer var

Taze taze yazmak iyi olacak

Tarih 22 Temmuz 2012. Son 22 saattir TT olan bir hashtag var: "ARAKANdiyeBiryerVar" .

Arakan'daki zulme dikkat çekmek farkındalık yaratılmak istenen bir sosyal medya kampanyası. Buraya kadar herşey normal.  Yalnız ortada şöyle bir abuk durum var. Arakan'daki olaylar ile alakası olmayan fotoğraflar ve videolar kullanılıyor. Dünyanın çeşitli yerlerindeki insanlık suçları, Nijerya'da insan yakma görüntüleri, Amerikan askerlerinin Irak'ta yaptıkları, Photoshop bebek kızartma görüntüleri, Congo tanker faciası, Tibet'te deprem sonrası ceset imha görüntüleri vb.

Arakan katliamı fotoları oldukları iddia edilen içeriklerin orjinali aşağıdakı gibi:

http://www.telegraph.co.uk/news/worldnews/asia/thailand/1475199/80-Thai-Muslims-suffocate-after-arrest-at-protest.html

congo tanker kazası

http://www.worldpressphoto.org/photo/2011guangniugn-2?gallery=890

http://farazahmed.com/muslims-killing-in-burma-and-our-social-media-islamic-parties-1010.aspx

Daha Nijeryadaki zalimlerin insan yakma videoları var. Arakan'da zenci var mı?


Bu farkındalık kampanyası sonradan mı bozuldu?

Gelelim sonradan amaçlı kirletilmiş bir durum olabilir mi konusuna. Bu kampanyayı başlatan Feridun Özdemir gerçek resim ve haberler kullansaydı başkaları karıştırdı diyebilrdik. Fakat Bu sahte fotoğrafların ve videoların hepsi Feridun Özdemir tarafından paylaşılmıştır.

Bu farkındalık kampanyasına bir çok insan destek verdi. Her normal insanın vicdanını sızlatacak, yapanlara karşı bir nefret uyandıracak bir çok fotoğraf kullanıldı.

Sonuç
1. Kampanyaya gölge düşürdünüz.

2. TT yapmaya çalışıldığına göre demek ki dünyanın dikkati buraya çekilmeye çalışılıyor. Bu sahte resimlerle insanlarımızın gaza geldiği öğrenilince ne olacak. Bizi dünyaya güldürmek ve ciddiyetsiz bir durum yaratmak amacında mı bunu yapanlar.

3. Bu sahte içerikler yalancı çoban hikayesindeki gibi bir daha gerçekten sesini duyurmak isteyen mazlumlar olduğunda "gene birileri gaza getirmiştir" diye bir algı yaratacak. Medya'nın güvenilirliği zaten ortada bari sosyal medyayı kirletmeyin.

4. Kendisine anlatılanı sorgulamadan kabul etmenin ne kadar tehlikeli olduğu bir kere daha ortaya çıktı. Daha önce Budistler hakkında pozitif negatif hiç bir duygusu olmayan bir çok insan "gördüğüm ilk budisti işkence ederek öldüreceğim" tarzında içerikler paylaştılar. Ülkemizdeki katliamların ortaya çıkış şekli zaten bu şekilde. Maalesef bir çok ünlü ve saygın isimde bu paylaşımlara alet olmuştur.

5. Din ve vicdan sömürüsü yöntemi ile prim yapmak isteyenlerin sosyal medyayı da ne kadar etkili bir şekilde kullandığını görmüş olduk.

6. İnsanların vicdani,dini hassasiyetlerini ve komplekslerini kullananlar utanmadan bir de bu kampanyayı ben başlattım diye ortalarda geziniyor. İnsanımıza nefret aşılıyorlar. Muhtemelen yarın televizyona da çıkıp böbürlenecekler.



#sosyalmedyakirliliginehayir

17 Temmuz 2012 Salı

Girişimcilerin sık yaptığı hatalar


1. İş fikrini fazla önemsemek.

  Dostlarım, bilin ki iş fikri o kadar da önemli bir şey değil. Aklınızdan şöyle şeyler geçiyorsa bu hatayı yapıyorsunuz demektir.
  "Eşsiz bir fikir buldum".
  "Bu fikri açıkladığımda yatırımcıların dibi düşecek, düşmezse anlamadıklarındandır"
  "Bu daha önce denenmedi. İlk benim aklıma geldi"
    Emin olun ki bu eko sistemin içinde olan insanlar o iş fikrinizi % 80 ihtimal daha önce bir çok kere dinlediler veya kendi akıllarına geldi. % 19 ihtimal  
 türevleri ile karşılaştılar.
  Tavsiyelerim şunlar ;
  • Bu işi Türkiye'de ve dünyada yapıyorlar mı bir zahmet google dan arayın. Bir kaç haftanızı buna ayırırsanız çok şey öğrenirsiniz. İlla ki projenizden vazgeçmek zorunda değilsiniz. Bilakis şekillenir. Ayrıca bilgili birisine denkgelirseniz rezil olmaktan kurtulursunuz.
  • Başarılı girişimcilik iş fikrinden daha önce incelikli bir planlama,uygulama süreci ile ilgilidir. Facebook alanında ilk değildir. Netlog vardı, Msn live vardı. Sosyal çöpçatan siteleri vardı. Sosyomat ve ortakantin gibi bazı türk siteleri de facebook dan daha önce bu alandaydılar. Fakat facebook bu işi daha iyi yaptı.
  • İş fikrinizi sizden önce başkaları keşfedip yapacak diye telaşlanmayın. Hızlı olmayın demiyorum. Çok hızlı olmalısınız. Ama sizden önce başkası yapacak diye telaş yapmayın. Kendinize güveniyorsanız modern hayat size bu imkanı sunuyor. Gerekli unsurları birleştirin, çok çalışın.

2. Teknik tarafa aşırı odaklanmak

  Bu madde mühendis girişimciler için. Özellikle de yazılımcılar için. -Ben de bir yazılımcıyım ve mesleğime aşığım- Maalesef hepimiz teknik dünyamıza kapanıp yaşıyoruz ve başarılı projeleri kıyaslarken de bunu kıstas alıyoruz. Maalesef hayat öyle değil. Girişimcinin teknik adam olması büyük avantaj. Başarılı girişimcilerin çoğu da mühendis. Fakat hayatı da kavrayan mühendisler. 

Kendimize şu soruları soralım ;

  •   Google dünyanın en iyi arama motoru mudur? İlk yükseldiği zamanlar en iyi arama motoru muydu ?
  •   SAP en iyi iş çözümü müdür
  •   Windows en iyi işletim sistemi midir? Kaynakları verimli kullanır mı? Dosya sistemi güvenilir midir?
  •   Oracle fayda maliyet oranında kaçıncı sıradadır?
  •   Twitter'ı geliştirmek kaç ay sürer?


  Kesinlikle geliştirmeniz gereken taraflarınız şunlardır.

  •   Pazar büyüklüğü, kar-zarar nedir araştırın
  •   Rakipleri araştırın
  •   İnsanların hangi derdini çözmeye talipsiniz bunu bulun.
  •   Kosgeb vb. firmaların formlarını indirip doldurun. Hesaba katmadığınız bir çok şey olduğunu göreceksiniz. Bürokratik belge deyip geçmeyin. Mantıklı sorular onlar. Kimse size hangi programlama dillerini bildiğinizi sormayacak. Siz artık öncelikle girişimcisiniz. Coder olmanız, mucit olmanız daha sonra gelir.
  •   Biliyorum çoğunuz için şu mesleklerin hepsi aynı: Satış, pazarlama, halkla ilişkiler, iletişim, reklam vb. Ukala olmayın dostlarım . Bunlar aynı değil. Öğrenin.


  Özellikle Türkiye'de girişimcilik yapacaksanız teknik yetenekleriniz yeterli olmayacak. Silikon vadisinde salt mühendis olarak bir şeyler başarma ihtimaliniz var. Birisi sizi keşfedip makul bir hisse ile size ortak olabilir. Ama Türkiye'de sadece teknik yeterliliğinizle kimseyi etkilemeyemezsiniz. Teknik yetenek avcısı değillerdir. Çoğu işletme,finans kökenlidir. Onlara kendinizi iyi pazarlamalısınız. İspatlanmış bir iş modelini desteklemek isterler. Bu tarz bir işe girişmek için ise mühendislik becerileri değil, pazar büyüklüğü hesaplarını iyi yapabilmek, presentable olmak, kurnazlık gibi özellikleriniz olmalıdır.

3. Yatırımcıyı hayır kurumu zannetmek

  Yatırımcı bu işi para kazanmak için yapıyor. Bunu asla unutmayın. (Sonuç olarak hayır kurumlarından çok daha hayırlı insanlar oldukları tartışılmaz) Karşınızda sizden sorumlu olan bir kamu kuruluşu yok, size ileri taşımaya çalışan bir dostunuz yok. Belki ortak olduktan sonra dost da olursunuz o ayrı bir konu. Ama şimdilik siz bir vakasınız. Yatırımcı genelde tecrübe olarak girişimciden öndedir. Hele melek yatırımcı ise zaten muhtemelen eski bir girişimcidir. Eski kulağı kesiklerden denilen cinslerdendir. Sizin gibi çıtırları istediği zaman motive eder istediği zaman demoralize eder. Görüşmelere bunu bilerek girin. Kendinizi duygusallığa koyvermeyin. Gücüne ve konulara hakimiyetine hayran kalmayın. Evet zor edinilen tecrübelere sahip. Zeki ve bilgili. Fakat sizin için çok şey çözmeyecek. Genelde siz onun için bir şeyleri çözeceksiniz. Ortak olursa bu yüzden olacak. Ben zeki çocuğum kullan beni havalarında takılmayın. Eleman değilsiniz. Dik durun. Siz de onun öğrendiklerini öğrenmeye bakın.

Yatırım aldığınızda dahi temel olarak hemen her şeyi yine siz çözeceksiniz. Üstüne bir de hesap vermeniz gereken bir merci daha çıkacak. Size yatırım yapmadan öncede sonrada çok zorlayacak. Neyi neden yaptığınızı devamlı sorgulayacak. Tatmin olmadan sorularının sonu gelmeyecek. Sabırlı olun ve hak verin. Sermaye değerlidir. Ve size bir sermaye emanet edildi. Tabii ki sizi takip edecek.

12 Temmuz 2012 Perşembe

Girişimcilik ve derviş sabrı

Zaman zaman edebi bir şeyler yazmaya çalışıyorum. Roman zaten imkansız gözüküyor. Henüz küçük hikayeleri bile tamamlayamadım. Sadece bir kaç sayfalık minyatür şeyler yazabiliyorum. Bunlarla uğraşırken bende mi bu kapasite yok yoksa vaktim ve bu dönemki konsantrasyonum mu uygun değil diye sorguluyorum.

Allahtan bağlama çalmayı öğrendim de sabır konusunda kanıtım var. Çalanlar bilirler, bir müzik enstrümanını çalmayı öğrenmek çok uzun süreli çalışmalar gerektirir. Yapmanız imkansız gibi gelen hareketleri bir gün yapacağınıza inanarak saatlerce çalışırsınız. İlerleme o kadar yavaştır ki hiç ilerlemiyormuşsunuz gibi gelir. Hatta artık baya baya çaldığınız zaman bile dinleyicilere acemi sorularınız devam eder. "Bil bakalım ben ne çalıyorum ? ".

Hikayeler için tespitim şu; yazabilirim, hayat evrem uygun değil. Ama roman öyle mi ? Bir romanı başından sonuna kadar sürdürebilecek ruh hali oldukça özel. O kadar zaman karakterler nasıl aynı yerde durur? Nasıl hepsinin gözünden bakarsın? Nasıl bütün bir eser ortaya çıkar ? Bütün gerçek roman yazarlarına saygılarımı sunuyorum.

Hayat renkli. Bir dönem hüzün egemen oluyor hayatıma bir dönem coşku. Sabah tüm insanlığa neşe dağıtırken akşam insan görmek istemediğim çok olmuştur. Daha dün işler kötü diye ağlanırken herkese , bugün hayattan şikayet eden arkadaşları anlayamaz hale gelebiliyorum. Kadınlar da bir rahat vermedi derken bir dahaki yaz neden kadınlar benimle ilgilenmiyor diye düşünebiliyorum. Çılgın dünyaya karşı muhafazakar ben ve tam tersi geçişler her an mümkün.

Başladığım bir romansı denemesi karalaması var. Karakterler allahlık. Götü başı oynuyor. Üstelik büyük bir romancı olarak karakterlerim tek renk olmasın diye yedirmeye çalışıyorum değişik durumları. Ortaya Adnan Hoca'nın çizdiği ara form canlılar gibi yaratıklar çıkıyor. Kafa aslan boynunda solungaçları var ayaklar fil ayağı. Bitirebilirsem 21. yüzyılın Dostoyevski'siyim.

Girişimcilerin bu yazıdan çıkarması gereken ders  :

- Bir romanı başından sonuna kadar sürdürebilecek ruh hali oldukça neymiş ?
- Özelmiş.

Bir girişime başladıktan sonra o kadar çok ruh haline giriyorsunuz, o kadar değişik insanlarla bir çok macera yaşıyorsunuz ki sabretmek için kendi içinizde bir dergah kurmanız gerekli. Ruhunuzu ve inancınızı rüzgardan, kötü insanlardan koruyabileceğiniz bir yer. Yoldan çıkmamanızı sağlayacak bir yer. Ama bir romancıdan farklı olarak kendinizi korumak yerine teslim etmeniz gereken bir kavram var: gerçekler. Bakmayın şimdiki dergahlara.

Süper bir spiker geçişi ile ; Demek ki bir dahaki yazılarımızda ütopik sosyalizm - bilimsel sosyalizm diyalektiğini (nostaljik buzzword kullanmayayım diyorum, kaçamıyorum) bir modern zaman girişimcisinin gözünden masaya yatırıyoruz.

3 Temmuz 2012 Salı

Your competitors / Rakiplerin


Approximately 25.000 people thought something like your idea in the whole world.

2500 of them would probably take first step.

1500 of them will give up without presenting a beta to anyone else. Therefore, there are a 1000 entrepreneurs left.
Due to the lack of financial, technical and personal qualifications, 600 of them were stillborn.
Rest 350 of them will move forward to some extend and attract certain amount of users. However difficulties and uncertainties will make them disbelieve in their business.

The consequence: You have just 50 real entrepreneurial brothers and sisters who are real competitors in the whole world.

------------------------------------------------------------------------------------------------------------------


Fikrinizin benzerini dünyada yaklaşık 25.000 kişi düşündü
Bunların 2500'ü ilk adımı atacak.
Bunlardan 1500'ü kendi dışında kimseye bir beta gösteremeden vazgeçecek. Kaldık 1000 girişim.
Bunlardan 600'i yolda gerekli olacak teknik, finansal yeterliliklere sahip olmadığı için ölü doğacak.
Kalanlardan 350 'si belli bir mesafe almasına ve kullanıcı kazanmasına rağmen zorluk ve belirsizlik karşısında inancını kaybedecek.

Sonuç : Dünyada gerçekten rakip olarak sayabileceğin 50 tane girişimci kardeşin var.




22 Haziran 2012 Cuma

İnternette etkin pazarlama yöntemleri


1. Doğru bir web sitesi

        İçerisinde temel ve güncel bilgileri barındıran, hızlı, kolay kullanılabilen bir internet siteniz olmalıdır. Hemen hemen tüm firmaların internet sitesi var. Fakat çoğu eksik ve yanlış. Doğru bir web sitesi için detaylı bilgi isterseniz şu makaleme göz atabilirsiniz ;
http://umutsenoglu.blogspot.com/2012/02/sirket-web-siteleri-hakkinda-pratik.html

        Not : Etkin internet kullanımında, kendi web sitenizden tek başına hiç bir şey elde edemezsiniz. Diğer çalışmaların içinde bir anlam ifade eder. Yani sosyal medya entegrasyonunuz zayıfsa sitenizi dünyanın en iyi tasarımcılarına yaptırsanız bile hiç bir sonuç çıkmaz.

        Tüyo: Sitenizde üyelik mekanizmanız varsa Facebook , Twitter , Google Plus vb. sosyal bağlantılarla da üye olunabilmelidir.

2. Sosyal Medya

        Son yıllarda bir sosyal medya pazarlamasıdır almış gidiyor. Nedir bu ? Bir moda mı, gereklilik mi? Sonucu, yani satışlarımızı etkiler mi ? Neler yapmalıyız ? Pahalı mı?
2. Sosyal Medya

        Nedir ?

            İnternetin icadından önce de bir sosyal medya vardı, ağızdan ağıza diye tarif edebileceğimiz bir medya. Fakat bu medyanın en büyük eksiği ölçülememesi idi. Örneğin bir ajans gelip de size şunu teklif edemezdi. "Ben halk arasında ağızdan ağıza konuşulmanı sağlayacağım. Kahvehanelere, kabul günlerinde, gençlerin takıldığı mekanlara görevliler yollayacağım. " 


Teklif edemezdi çünkü ; 

  •  Sonucu ölçülemeyeceği için fayda/maliyet hesabını yapamazdık
  •  Her ortama görevli insanlar yollamak çok pahalı bir yöntem           


            Yazılı ve görsel medya ise aktifti. Ölçülebiliyordu. Direk reklam vererek veya başka çalışmalar yürüterek markanızı, ürün ve hizmetlerinizi tanıtabiliyordunuz, kendinizi hedef kitlenize ifade edebiliyordunuz.

            Daha sonra internet çağı başladı ve internet medyası denilen süreci son 15 yıldır yaşıyoruz. Bir web sitesi ile dünyanın her yerinden ulaşılabilir olmak bir mucizeydi.
         
            Şu an sosyal medya çağındayız. Başta bahsettiğim ağızdan ağıza pazarlamanın aynısı. Ama artık ölçülebiliyor. Firmaları ilgilendiren başlıca sosyal medya mecraları şunlar:  Facebook, Twitter, Youtube, Bloglar, Kendi siteniz, Sektörel ağlar.

            Not : Bir de sosyal medya kapsamına giren ama pazarlama için uygun olmayan mecralar vardır. Örneğin www.eksisozluk.com . Karakteri gereği manipulasyona müsait değildir.
     
            Bu bir zorunluluk ve fırsat. 
            Bir markanız varsa, sosyal medyada var olmadan yükselmeniz oldukça zor.
            Bu yeni durum yükselmek için yeni fırsatlar sunuyor. Köklü firmalar ile yeni firmalar arasında bir eşitlik var.
            Bu fırsatların başlıca sebepleri şunlar ;

    •   Sosyal medya çok yeni bir kavram. Doğru teorinin ve uygulamanın ne olduğu tam olarak bilinmiyor. 
    •   Sosyal medya, sunduğu erişim olanakları gözönüne alındığında çok ucuz. Facebook, Twitter vb. sitelerde hesap açmak zaten bedava.
    •   Çeşitlilik çok fazla. Yaratıcı çalışmalar yürüterek düşük bütçelerle sonuç alma imkanı mevcut.


            Profesyonel stratejiler  
            İşin strateji kısmı aslında klasik medya stratejileri ile aynı. Konunun sosyal medya olması temel pazarlama ilkelerini değiştirm2. Sosyal Medyaiyor.

            Genel bir marka stratejiniz olmalı. Şunlara cevap vermelisiniz. Bilinirliği mi artırmak istiyorsunuz ? Pazar payınızı mı artırmak istiyorsunuz ? Marka algısını mı değiştirmek istiyorsunuz ? Çizginizi bildirmek mi istiyorsunuz ? Yeni ürünlerinizden haberdar etmek mi istiyorsunuz ? Hedef kitlenizi değiştirmek veya genişletmek mi istiyorsunuz?
         
            Buna gelecek cevaplara ve ayıracağınız bütçeye göre stratejiniz belirlenip detaylandırılmalı.

            Sosyal medya çalışması altında neler yapılır ?
            Edebiyatı bir kenara bırakalım ;
            Facebook page oluşturulur. Üye sayısını artırmak için yaratıcı stratejiler bulunur ve uygulanır. Burada amacınıza uygun olarak sürekliliği bozmayacak kadar sık, üyeyi bunaltmayacak kadar seyrek bir dengede paylaşımlar yapılır.
            Twitter'da düzenli tweetler atılır. Kullanıcı sayısını artırmaya yönelik çalışmalar yapılır. En bilinen metod sizin başkalarını takip etmenizdir.
            Kendi sitenizde mutlaka facebook ve twitter sayfanıza link verilmelidir. Sayfa dizaynında kullanıcıyı sosyalliğe teşvik edecek şekilde görünür yerlerde olmalıdır.

        Sosyal medya büyük bir çerçevedir. Kısmen kendiniz yapıp kısmen ajanslara da yaptırabilirsiniz. Türkiye'de başarılı sosyal medya yönetimleri içinde her iki türlü yürütenler de mevcuttur.

3. İçerik

        Sosyal medya ve internet medyasında aktif olmanız için içerik üretmelisiniz. Sosyal medya çalışmalarında ihmal edilen en büyük konu budur. İçerik yoksa neyi paylaşacaksınız. Facebook ve Twitter'da milyon takipçiniz olsa bile içerik eksikse bir sonuç alamazsınız.
        İçerik nedir ?
        Resimler, makaleler, haberler, inceleme yazıları, magazinel geyik muhabbetleri, popüler moda yazıları, kısa mesajlar (tweet).

        İçerik nasıl oluşturulur ?
            1. Ürün resimlerini olabildiğince profesyonel şekilde mutlaka çekin ve sosyal medyada kullanın.
            2. Şirket içindeki toplantı kararları gibi şeyleri bile sosyal medya içeriği olarak kullanabilirsiniz. Çünkü sosyal medya samimiyet ve şeffaflık bekler.
            3. Yabancı yazıları Türkçe'ye çevirin. Dikkat : Çevirmeden orjinalini kullanırsanız veya otomatik çevirici programlara çevirtirseniz bu avantaj değil dezavantaj sağlar. Çünkü arama motorları (google) bir içeriğin kopya olup olmadığını anlama yeteneğine sahiptir. Puanınızı düşürürler.
            4. Şirketiniz için tanıtım videoları çektirebilirsiniz. Bütçeniz az ise kendiniz amatör videolar çekebilirsiniz.

4. Bloglar

        Blog bir çeşit günlüktür. Bir amaca yönelik kullanıldığında internette bilinirliğinizi artırır. Kurumsal blog açabilirsiniz. Veya çalışanlarınız ayrı ayrı şahsi bloglar yapabilirler.

        Blogların popülerliğini anlamak için dünyada pek çok bloggerın bazı gazetelerden daha çok takipçisi olduğunu bilmenizde fayda var.

        Blogları bağımsız blog sitelerinde açabilirsiniz. En bilineni www.blogger.com ve www.tumblr.com . Benim kişisel bloğum Blogger'da. Bkz: http://umutsenoglu.blogspot.com

        Blogları web sitenizin içinde bir bölüm olarak da kullanabilirsiniz. Örneğin : http://blog.markafoni.com

        Piyasada iyi takipçileri olan bloggerlar size kendi bloglarında yer verebilirler.

        Ayrıca para karşılığı blog yazan yazarlar da bulunmaktadır. Satın alıp kendi bloğunuzda yayınlayabilirsiniz.

5. SEO

        Search Engine Optimisation : Arama motoru iyileştirmesi.
        Arama motorlarında üst sırada çıkmak için yapılan çalışmalardır. Google'a para karşılığı reklam vermek değildir. Organik sonuçlarda çıkmaktır.

        Organik nedir ?
            Arama motorunun objektif olarak puanladığı sıralamadır. Mesela; "Oto teyp" yazınca hangi siteler hangi sıra ile gelecek.

        SEO çalışması nasıl yapılır ?


            Bu çok uzun bir konudur. Detaylı bilgi edinmek isterseniz web de okuyabilirsiniz. Özet olarak şunları bilmenizde fayda var ;

  •   Kara şapkalı SEO'luk denilen hileli metodları asla denemeyin. 
  •   SEO'luk olanı ortaya çıkarmak için yapılır. Yapılması şarttır. Ana konu yine içeriktir. SEO'dan mucize beklemeyin.

        Benim görüşüme göre SEO işi kesinlikle siteyi yapanlara verilmelidir. Web tasarımının A firmasına SEO yönetiminin B firmasına yaptırılması zorluklar doğurmaktadır.

6. SEM

        Search Engine Marketing : Arama Motoru Pazarlaması

        Aslında arama motorlarına reklam vermek ve yönetmektir. Derin ve önemli bir konu. Detaylı bilgi için internette arama yapın. Ben bir kaç paragraf anahtar bilgi ile yetineceğim.

İnternette temel olarak 2 çeşit reklam verebilirsiniz.

        1. Arama motorunun yanında çıkan reklamlar. Örneğin Google'da bir kelime arayın: "Elbise"   Sonuçların içinde en üstteki 2-3 satır ve sağ sütundaki bağlantılar reklamdır. Google adwords en yaygın kullanılan SEM aracıdır. Dolayısıyla Google arama sayfası da en yaygın SEM mecrasıdır.

        2. Site içi reklamlar. 

            2.1 Direk site ile anlaşarak verilen reklamlar
                Örneğin www.mesiad.org.tr sitesinde reklamınız çıksın istiyorsanız site yönetimine telefon açıp konuşabilirsiniz.

            2.2 İnternet reklam ağları ile anlaşarak verilen reklamlar
                En büyük reklam ağı Google'dır. O kadar ki herkes Google'ın nereden para kazandığını merak eder. Ana gelir kalemi budur. Sitesine reklam almak isteyenler Google ile dijital bir sözleşme yapar. Reklam vermek isteyenler de Google adsense programı ile bütçesini ve anahtar kelimelerini (ve yüzlerce detay parametreyi) belirler. Google sizin reklamınızı en uygun mecrada en uygun fiyata yayınlamaya çalışır.
                Google haricinde de bir çok irili ufaklı reklam ağları mevcuttur.

        Reklamlar nasıl ücretlendirilir ?


            Bir çok farklı fiyat mekanizması var. Biz en yaygın olan ikisini bilelim yeter.
       
            1. Click başı fiyatlama. Sitenize gönderilen her bir ziyaretçi için bir fiyat ödersiniz. Bu fiyat o kullanıcının aradğı kelime ile ilgili değişkendir. Fiyat talebe göre otomatik artar. Örneğin "altın çilek" popülerken click başı fiyatlar 15 TL'ye kadar çıkmıştır. Şu anda 0,15 civarındadır.

            2. Sabit fiyat. Bir sitede reklamınızın çıkması karşılığında belli bir süre için bir sabit ücret ödersiniz.
                 
        SEM yönetimini profesyonel ellere bırakmanızı tavsiye ederim. Kötü bir SEM yönetimi ve iyi bir SEM yönetimi arasında çok büyük fark vardır. Kendimden bir örnek vereyim. SEM uzmanıyım. Sitelerimin SEM işini kendim yapıyorum. www.showroom34.com platformumun adwords reklamlarını ilk ayarladığımda pek fazla vaktim yoktu. Bir kaç gün uğraştım. Kelimeleri, dilleri, bütçemi vb. belirledim ve reklam kampanyamı başlattım. Bir süre böyle gittikten sonra vaktimi ayarlayıp daha yakından ilgilenmeye fırsat buldum. Şunlar değişti : "toptan elbise" anahtar kelimesi için ortalama click başı 0,80 TL ödüyordum. Detay çalışmalarımı yaptığımda bu kelimeyi 0,35'e indirdim. Sonuç olarak aynı bütçe ile 3 kat daha fazla click almaya başladım. Benim bütçem günlük 100 TL. Bununla 400 click alabiliyorum.
         


7. Özel Alışveriş Kulüpleri

        Markafoni, Trendyol vb. alışveriş sitelerinde yer almak size direk ticaretin yanında bilinirlik sağlar. Ayrıca digital kültüre ve e-ticarete adapte olmanız için güzel organizasyonlardır.

8. Sektör veritabanları ve iş ağları

        Fiziksel hayatta nasıl ki derneklere üye oluyoruz fuarlara katılıyoruz. İnternet'te bu işin karşılığı sektörel veritabanları ve ağlar. Ücretli veya ücretsiz bir çok mecra mevcut. Benim tavsiyelerim şu mecralar

  •         www.linkedin.com : Sosyal iş ağıdır. Daha çok insan kaynaklarına odaklanmıştır. Fakat üye olmakta fayda var. Ücretli ve ücretsiz üyelik seçenekleri mevcut. Benim tavsiyem ücretli üye olun. Sağladığı faydanın yanında ücretleri oldukça düşüktür. 
  •         www.showroom34.com : Hazır giyim firmaları için sosyal B2B platformdur. Üyelik ücretlidir. Size kendi sayfanızı ve showroomunuzu yaratmanız için bir alan verir. İstediğiniz kadar dilde kendinizi ifade edebilirsiniz. Yeni modelleriniz çıktıkça, indirime girdikçe bunu sayfanıza girersiniz ve alıcılar bundan haberdar olurlar.

     
     

9. Bayiler ile ortak çalışma

        Hazır giyim sektörünü örnek alalım. Perakende işlemlerinizi zincir mağazacılık şeklinde yapmıyorsanız ortaya şu şekil bir durum çıkıyor. Markamızın adı "Selena" olsun. Bolu da Selena ürünlerini satan bir mağaza Facebook'da "Selena Bolu" diye bir sayfa açıyor ve başlıyor yazmaya. Bence kötü bir durum yok. Sosyal medya samimiyet ister. Bırakın Selena'yı istediği gibi ifade etsin. Ama genel medya politikanıza aykırı bir durum ise, o zaman bu girişken bayinin enerjisini kendi stratejinize kanalize etmelisiniz. Örneğin sosyal medya sayfalarınıza yetki verebilirsiniz. İçerik üretip size teslim etmesini isteyebilirsiniz.


10. Ziyaret ölçümleri

        Web sitenizin ziyaretinin ölçülmesini kastediyorum. Ziyaret sayımızı artırmak, ziyaretin niteliğini yükseltmek gibi amaçlarımız var. Bunun için de site içindeki trafik ve kullanıcı davranışları takip edilmeli. Bunun için bir çok araç mevcut. Ben google çözümlerini kullanıyorum. Bunun dışında tavsiye edebileceğim başlıcaları http://www.kissmetrics.com, www.8digits.com

        UX - User Experience

        Etkin internet kullanımında siteniz ön plandaysa UX denilen konuya önem verilmelidir. User Experience : Kullanıcı Deneyimi günümüzde en önemli konulardan birisidir. Standart bir web sitesini artık hemen herkes yapabiliyor. Kullanıcı deneyimini önemsemeden sonuç alamazsınız. Fiziksel hayattaki şu örneğe benzetebiliriz ;
        İç mimarlarla tasarımcılarla falan çalışıp çok güzel bir mağaza dizayn ettiniz. Paradan da kaçmadınız. İçinde klima, su ve çay makinaları vb. var. Ama biliyoruz ki iş burada bitmiyor. Mağaza açıldıktan sonra kullanıcıları otomatikman gözlemlemeye buna göre şekil almaya başlıyoruz. Örneğin kasiyerlerin bulunduğu bankoyu yanlış hesaplamışız. Büyütüyoruz. O ara satmak istediğimiz ürünleri öne koyuyoruz. Hareket katmak için paketleme işini uluorta yapıyoruz. Danışma masası koymuştuk ama müşteriler ilgilenmiyor. Hemen kaldırıyoruz. İşte internet dünyasında da aynen bu şekil davranmanın adı kullanıcı deneyimi. Ayrıca fiziksel temasta müşteriniz size derdini bir şekilde anlatır. İnternette ise çeker gider ve haberiniz olmaz.

    Ziyaret ölçümlerinin de aynen SEO'da olduğu gibi siteyi hazırlayanlar tarafından yapılmasını tavsiye ederim. Çünkü kaynak kodun içine takip satırlarının eklenmesi gerekli.

11. SMM - Social Medya Monitoring

    Sosyal medya gözlemleme

    Ciddi bir sosyal medya çalışmanız varsa tepkileri de takip etmelisiniz. Hakkınızda sosyal medyada çıkan yazılar. Bunların olumlu olup olmaması gibi konular.
Bu bir program gerektirir. Sosyal medya çalışması yapan ajansların bazılarının kendi programları da mevcut.
    Sosyal medyada kendinizde aramalar yapabilirsiniz. Örneğin Google'da, Twitter'da istediğiniz kelimeyi arayabilirsiniz. Fakat bu size ham bir data verecektir. Bir anlamı yok. SMM şu an için butik bir hizmet. Bir ajansla çalışmanızı tavsiye ederim. Kendiniz uğraşacaksanız bir kaç site önerebilirim : www.radian6.com , http://www.trackur.com/

    Tüyo : Sosyal Media Monitoring ile sadece kendinizi değil rakiplerinizi de gözlemleyebilirsiniz.
     

12. Social CRM

    CRM : Customer Relationship Management - Müşteri ilişkileri yönetimi
 
    İleri bir aşamadır. Büyük boyutlu firmalar için anlamlıdır. Orta ve küçük firmalar için erken. SMM'nin bir sonraki aşamasıdır. Yani ;

  •     İçeriklerinizi oluşturdunuz
  •     Sosyal medyada var oldunuz
  •     Sosyal medyayı gözlemliyorsunuz

    Şimdi sıra Social CRM 'de .
 
    Firmanız hakkında twitter'da ve ekşi sözlükte eleştiriler ve şikayetler çıkmakta. Bu soruna el atılıp çözmeniz, çözüm aşamalarından müşterinizi bilgilendirmeniz ve müşteriye kendinizi affettirmeniz gerekli. Bunları da belirli bir politika ile yapmalısınız. Örneğin bir personeliniz müşterinin haksız olduğu hakkında cevap yazarken diğeri özür dilememeli. Bunların hepsinin halka açık mecralarda olacağını unutmayın.

    SMM yapan site ve programların bir kısmı Social CRM'ye de imkan tanır. Oldukça büyük bir konu oluğundan bazı firmalar kendileri için özel program yazdırırlar.
 

13. Entegre kullanımın önemi


    Üstte saydığım bütün enstrümanların birlikte ve uyumlu kullanımı çok önemlidir. Siteniz yetersizken facebook içeriğine aşırı yönelmeyin. Facebook page açıp yarım bırakmayın. Süreklilik esas. Sonuçları ölçün.  


14. Özel Sosyal uygulamalar

    Facebook özelinde inceleyelim. Facebook'da 4 şekilde var olabilirsiniz.
    1. Kişi
    2. Page (Sayfa)
    3. Grup
    4. Uygulama

    Bir şirketseniz kişi veya grup açmayınız. En doğrusu sayfa açmaktır. Sayfalar ortalama özelliklere sahiptir. Bir çok isteğinizi karşılarlar. İçerik paylaşırsınız. İnsanları davet edersiniz. Kullanıcılarla iletişime geçersiniz.
    Özel bir şeyler istiyorsanız uygulama gereklidir. Uygulama ise adından da anlaşılacağı gibi bir programdır. Bir yazılımevi tarafından geliştirilir. Örneğin bir hazır giyim koleksiyonunuz var ve sayfaya giren insana göre değişik ürünler göstermek istiyorsunuz. Cinsiyetine ve yaşına göre ürün önereceksiniz. Veya arkadaşlarının hangi ürünleri beğendiğini öğrenip ona göre öne getirmek istiyorsunuz. Bunu bir "sayfa" kullanarak yapamazsınız.
    Başka bir örnek. Ürünlerinizi tek tek içerik halinde değilde kolay gezilebilir, reyonlara göre kategorize edilmiş halde sunmak istiyorsunuz. Page buna imkan vermeyecektir.
 
    Tüyo : Ayrıca uygulamalar size üye olan kişilerin bazı bilgilerine de erişmenizi sağlar.

    Not : E-Ticaret sitelerinin sosyal medya entegrasyonu son zamanlarda gündemde olan bir konudur. Sosyal Ticaret denir. Facebook özelinde olanına ise F-Commerce (F-Ticaret) denir. Başarılı bulduğum bir örnek henüz yok. Konuyu yakalayan bir örnek olarak şuna bakabilirsiniz: http://www.tabjuice.com .Sosyal ticaretin yakın zamanda hakim mecralardan birisi olacağını düşünüyorum. Biz de Bilgüzar Yazılım ve Showroom34 olarak bu konuda ar-ge faaliyetleri yürütmekteyiz.
 
 

15. Özel Mobil uygulamalar 

    Küçük bir hatırlatma : Bildiğimiz web siteleri ekstra bir uygulama geliştirmeden mobil cihazlarda çalışabilmelidir. Web sitenizi buna göre hazırlatın.

    Mobil uygulama konusunu bu makaleye dahil edip etmemek konusunda tereddüt yaşadım. Sonunda mobil cihazların zaten kendiliğinden sosyal olduğuna karar verdim.

    Mobil uygulama konusu ileri düzey bir konu. Pazarlama amaçlı kullanımı ise daha da ileri düzey bir konu. E-ticaret yapıyorsanız veya kurumsal firmaysanız bu konu ile ilgilenebilirsiniz.

    Mobil uygulama IPhone, Tablet, Android vb. mobil platformlarda çalışan özel programlardır. Örneğin kullandığınız muhasebe programı bir uygulamadır. Ama PC için geliştirilmiştir. Mobil cihazınızda çalışmaz. Aynı şekilde sitenizin standart bir web sitesinden fazla özellikleri varsa mobil cihazlara özel arayüz ve altyapılarla uygulama şeklinde yazılması gerekir.

    Ayrıca küçük oyunlar, mobil ödeme imkanları vb. ekstra mobil uygulamarda mevcuttur.


Umut Şenoğlu

Bilgüzar Yazılım
Showroom34

Founder & CEO

14 Nisan 2012 Cumartesi

Captain Obvious, Halil Sezai ve iletişim


Captain Obvious, Halil Sezai ve iletişim

Captain Obvious ismini ilk defa Alemşah Öztürk'ün bir konuşmasında duydum. Genel geçer gerçekleri tespit olarak sunan bir süper kahraman. “Thank you Captain Obvious” ise “Uyan da balığa gidelim” diye yaklaşık çevirebileceğimiz bir deyim .

“Sevgililer günü tüketim toplumunun bir oyunu”
“Egzersiz yapmak kalp sağlığına faydalıymış”
“İş hayatında internet gün geçtikçe daha önemli hale gelecek“

Konumuz şu: İnsanlarla iletişim kurarken kendimizin iyi bildiği konuları herkesin bildiği gibi bir yanılgıya kapılıyoruz. Halbuki ortamda “Thank you Captain Obvious” diyecek kimse yok.Bu yanılgı, entelektüel tarafı güçlü kişilerin alanını daraltıyor.

İnsanlar zamanlarının çoğunu değer yargıları, ilgi alanları ortak olan cemiyetlerde geçiriyor. Zannedersem oldukça değişik arkadaş ve iş çevrelerine girip çıktığım için “bilinen genel gerçekler” yanılgısını gözlemleyebiliyorum.

Ben aktif projem olan Showroom34 için konuşma yaparken 2 tip gruba sunum yapıyorum. Birincisi internet teknolojisi yatırımcıları. İkincisi Hazır Giyim sektörü. Teknolojik dinleyicilerim için günlük sıradan bilgiler olan bazı şeyler hazır giyimci dinleyicilerim için uzmanlık kanıtı. Bunun tam terside geçerli. Sık sık sunum yaptığım için bazen dinleyici kitlesinden kopuyorum ve ezberden konuşabiliyorum.

Bir argüman ele alalım;

“Dijital pazarlama diye bir şey var. İnternette ne kadar konuşulduğunuz TV dizisine sponsor olmaktan daha önemli bir konu.”

Bu laf hazır giyimciler için baya baya bilgidir. Ama bunu üniversitedeki bir sunumda yatırımcı adaylarıma söylersem gerekli parayı babamdan istemek zorunda kalabilirim.

Tersine bakalım;

“Fast fashion diye bir şey var. Artık rekabet etmek için markalar her ay koleksiyonlarını yenilemeli”

Bu ise teknolojicilere vay anasını dedirtecek bir bilgidir. Hazır giyimciler bu cümlelerden sonra “onu boşverde bizim farmvilleri hızlı geliştirmek için bir trik var mı” diye devam edebilirler.

Müzik
Bunu hayatın bir çok alanında görmek mümkün. Geçenlerde etkilemekten memnuniyet duyacağım bir insan evladı ile tanıştım;) Ortak ilgi alanları da yakaladım. Böyle nokta atışı cümleler akıyor alnımdan. Müzik, 60'lar, 70'ler . Jethro Tull diye gireceğim, çok klasik olacak diye geçtim. Sonuçta biraz sonra çok heyecanlı bir şekilde Metallica sohbeti ile karşılaşınca gerçeklerle yüzyüze geldim.

Müzik demişken, bunu ağlak tarz, biraz hippi, gitar akorlu soft pop-rock modası ile ilişkilendirmek istiyorum. Çok dikkatimi çeken bir konudur. Benim ilk gençlik yıllarımda yaygın bir tarz vardı. Düş sokağı sakinleri dersem akranlarım anlayacaktır. Ortamlarda da böyle bir hüzün, ayakları sürüyerek yürümeler, nihilizm falan. Bu müzik akımı yüzünden mutlu olamadık:) Ben 25 yaşıma gelince gördüm ki yeni gençlik (15'likler) bundan nefret ediyor. Manasız geliyor onlara. Rakçılar bile capri giymeye başlamıştı. O derece. Artık ortamlarda boynunu sağa yatırıp gitar çalmak dede imajı veriyordu.
“Hüzünkovan kuşu gelmiş, gecenin yanağına konuvermiş”
“Ayyy, Captain Obvious'un dedesi geldi”

Peki sonra ne oldu? Şu anki 15'likler ise bu müzik tarzını hiç duymadıkları için ilginç buluyorlar. Halil Sezai gerçeğini yaşadık.

Diyet programları
Hala televizyonda tatlı yemenin kilo aldırdığını, gece yatmadan önce yemek yemememiz gerektiğini anlatan programlar yapılmakta. Hala en çok satan kitaplar diyet kitapları.

- Bu olaydaki sebep sadece genel kabul görmüş gerçeklerle ilk defa karşılaşacak insanların var olması değil. Zaaflardan faydalanmak var. Evirip çevirip 2 cümlelik şeyi kitap haline getirmek var. Ezberci, dinci eğitim geleneğinden gelen kesimin öğrenme biçimine ayak uydurmak var. Bunlar ayrı bir yazı konusu. -

Şu kadarını söyleyeyim. Hala suyun kilo aldırmadığını bilmeyen insanlar var. Hemde çok yakınlarınızda :)

Benden bir örnek
Profosyonel iş hayatına 17 yaşımda başladım. Başından beri de şirketler kuruyorum. Bir yazılım firmasında çalışan tüm personelin yazılımcı olmaması gerektiğini 29 yaşımda anladım. Bundan önce bana gelip “Umut bir satışçı alman satışlarını artırabilir” deseydiniz 12 yılımı kurtarırdınız :)

Siyasette durum ne?
Zeitgeist diye ünlü bir belgesel var. (Hadi ya Captain Obvious) Benim için oradaki analizler çok genel geçer şeylerdi. Çünkü düzenle sorunlarım çok erken yaşta başlamıştı. O yaşlarımdan beri, “bu düzende bir sorun mu var” “kimisi zengin kimisi fakir” diye sorular sormadım. Zaten durum belli idi. Nasıl değişeceği ile ilgili meraklarım oldu. Sonra onu da geçtim. Bu dengesizlikte bir denge aramaya başladım. Ekonominin ve toplumsal dinamiklerin temelinde direk belli olmayan gerçekler görmeye çalıştım. Hala da bu durumdayım. Yetişkin birisine gidip de “Dünyada acılar var, bunun sebebi suyun başını tutan bir avuç egemenin kendi çıkarlarını düşünmesi ” diyemezdim. Captain Obvious ötesi bir şey benim için.

Zeitgeist'de ne var?
Modern teknoloji artı değer yaratıyor. İnsanlık eşit paylaşsa herkesler rahat eder.
Bir Amerikan ajanı üçüncü dünyada yaptıkları rezillikleri anlatıyor.
Karın tokluğuna çalışan insanlar var dünyada.
Finans sektörü çok önemli. Para aslında bir ölçüm değeri ama USD bir global dayatma haline gelmiş. Zaten altına dayalı para sistemi de yok.

Bu belgeseli merak etmesi üzerine bir arkadaşımla beraber izledim. Arkadaşım 150 kişinin çalıştığı bir firmanın sahibi. Kitap gazete okur. Yurtdışı bilir. Ayrıca şirketi sıfırdan büyüttüğü için halk pratiği de yüksektir. Fakat inanılmaz bir tepki verdi. Ağlamaya başladı. (İçkili değildik) Felsefesi değişti. Bu gerçekleri daha önce hiç bu şekilde düşünmemiş. Neredeyse Venus Project'e dahil olacaktı. Daha sonra bu öğrendiği yeni bilgileri arkadaşlarına heyecanlı bir şekilde anlatmayı adet edindi. Sizce arkadaşları bu durumu geyik mi buldular?

Olayı girişimciliğe bağlamamız şart. Demek ki neymiş. Amatör ruhu kaybetmemek diye ifade edilen hal biraz da Captain Obvious olmaktan geçiyor. Tam olarak cahil cesareti demeyelim. Ancak bazen gerçekler zannettiğimiz kadar da karmaşık değil. Elalemin akıllısı biz miyiz ? Evet :)

26 Şubat 2012 Pazar

Bilgi çağının en güçlü aktörü olarak girişimci.

Bilgi çağının en güçlü aktörü olarak girişimci.
 
Kısa bir medeniyet tarihi faslı geçelim. Tarım devrimi , yani insanların bitki ve hayvanları evcilleştirmesi ile beraber mülkiyet kavramı doğmuştur. Medeniyet dediğimiz şey de bir kısım insanın yarattığı değere diğerinin el koyması ile gelişmiştir. Temel olarak toprak egemenliği üzerine kurulan devletler köle/sarf/köylü vb. insanların emeği ile yaratılan değere el koymuş ve onlara sadece yaşayacakları kadarını vermiştir. Sanayi devrimi ile beraber bu ağa-köylü ilişkisi sermayedar(burjuva,işadamı)-işçi şekline dönüşmüştür. Tarih boyunca isyan eden sömürülen taraf, ancak sanayi toplumundan sonra durumu analiz edebilmiş ve işlerin şu an okuduğunuz yazıdaki gibi döndüğünü anlamıştır. Bu sebeple ki tarım toplumundaki isyanlar bilinçsizdir ve yönetimi devirse bile yerine bir şey koyamamıştır. Hoş tabii ki sanayi toplumunun başından beri hayal edilen sosyalist idealler de her ne kadar dahi sayılabilecek teoriysen ve liderlere sahip olsalar bile bilinçli ihtilal yolu ile yönetimi ele geçirmelerine rağmen devam ettirememiş ve medeniyetin değer üretme şekli sermayedar-işçi ilişkisi üzerinden devam etmiştir. 

Ve girişimcilik. 

İşçi emeğinin gitgide anlamını yitirmeye başladığı bir dönemde yaşıyoruz. Artık değeri, robotlarla çalışan üretim birimleri, yaratıcı düşünce ürünü sistemler zaten üretiyor. Egemenlerin problemi artık işçi emeğini ve gezegenin doğal kaynaklarını nasıl sömüreceği değil, bu kadar büyük bir sistemi nasıl ayakta tutacağıdır. Çünkü işçi emeği o kadar değerli değil ve gezegenin kaynakları hızla tükeniyor. 7 milyarlık dev nüfusu geçindirmek ve kaosu engellemek için gerekli hammadde; bedenen, beynen, fikren normal üstü motive modda çalışan insan beyni. Muazzam tüketim hızına ulaşmış medeniyetin devamı için bir işe memur edilmiş yöneticiler, devlet kadroları, sermayedarlar,  esnaflar, klasik ekol eğitim kurumları yetmiyor. İmdada, doğuştan gelen yeteneklerinin üstüne muazzam bir teorik ve pratik birikim yapmış kendini sonuna kadar yeni iş fikirlerine ve uygulanmasına adamış girişimci figürü yetişiyor. Bütün zamanını kullanıyor. Deli gibi araştırıyor, deli gibi uyguluyor. Daha önceki medeniyet tarihinde aynı insanda birleşmeyen bir çok zihinsel yeteneği bünyesinde birleştiriyor. Sosyal yeteneği ile örgütler kuruyor. İnsanları peşine takıyor. Zekası ve hayal gücü ile sanayinin ve ekonominin işleyişini anlayıp fikirler üretiyor. Öğrendiği fikirleri birleştirip yeni fikirler çıkarıyor. Cesareti ile deniyor, başarısız oluyor, yeniden deniyor. Analitik yeteneklerini kullanarak yeni teknolojileri ve bununla çözebileceği işleri analiz ediyor. 
Yaşam koşulları berbat. İş dışında sosyal yaşamı çok kısıtlı. Aile, dost ve sevgililere vakit yok. Aslında iş hayatının bir uzantısı olan tatil bile iş toplantısı şeklinde. Her an acımasız iş dünyasında ufak bir yanlış hareketle yok olma riski var. Geleneksel statü anlayışının hüküm sürdüğü cemiyetlerde kendini aşan güçlerle dans ediyor. Girişimci, medeniyetin ihtiyaç duyduğu ruhani enerjiyi sunuyor. 

Şimdi ne olacak ?

Girişimci hayatını sunarak medeniyetin kendisini sömürmesine müsaade edecek. Sermaye olanca haşmetiyle yerli yerinde durmakta. Zaten Edi ile Büdü gibi birlikte kendi başına bir terim olmuş olan yatırımcı-girişimci ilişkisi devam edecek. Manifestoda olduğu gibi şimdi Paris sokaklarında girişimcinin hayaletinin gezmesine artık gerek yok. İnsanlık isyandan dersini aldı. Ama bu demek değildir devrim olmayacak. Şimdiye kadar olduğu gibi doğanın yüce kanunları ile kendiliğinden taşlar yerine oturacak. Ne yaptıklarını, hangi görevi üstlendiklerini bal gibi bilen bu girişimciler her geçen gün daha da zenginleşmekteler. Sermaye el değiştirmekte. Yakın bir gelecekte yatırımcılar zaten girişimcilerden oluşacak. Birbirlerini de iyi tanıyan ve sayıları oldukça az olan bu seçkin grup hep birlikte dünyayı yönetecekler. Ve belki de bu egemen sınıf, selefleri gibi ülke, din vb. kutsal değerlerle toplumu kandırmayıp yerine tüm insanlık için yepyeni değer yargıları sunacak.

16 Şubat 2012 Perşembe

ŞİRKET WEB SİTELERİ HAKKINDA PRATİK TAVSİYELER


ŞİRKET WEB SİTELERİ HAKKINDA
PRATİK TAVSİYELER

14 yıldır yazılımcı ve danışman olarak KOBİ ler ile içiçe çalışmaktayım. Genellikle sahiplerinin yönetiminde büyük özverilerle çalıştırılan bu şirketlerimizin sahipleri/yöneticileri kendi alanlarında uzmanlar. Ancak konu kendi uzmanlık/kontrol alanlarının dışına çıktığında hatalar yapmaktalar. Ben de tüm kararların yükü omuzlarında olan olan bu kardeşlerime klavuz olması açısından kendi alanımla ilgili tavsiyelerde bulunmak istiyorum.
Uyarı : Yazı, konunun uzmanı olmayan insanların pratik olarak faydalanması için yazılmıştır. Teknik detaylarda çelişki bulup ukalalık yapacak olanlar bunu dikkate alsın.

Siteleri 4'e ayıralım
1. Statik web siteleri
2. Dinamik web siteleri (Şirket sorumluları tarafından güncellenebilen siteler)
3. Hiper dinamik siteler (Web2, Forum, Sosyal ağlar wb.)
4. Yanar döner show siteleri (Flash siteler, kar yağdıran/baloncuk çıkaran efektler)

Not: E-ticaret siteleri ve site üzerinden sipariş, stok vb. bilgi sistemi işleri konumuza dahil değildir. Bunlar web sitesi değil başka kavramlar.

Üstte yazdığım sınıflandırmalardan ilk ikisi şirketler için uygundur. Üçüncü ve dördüncü seçeneğe sakın ola girişmeyin. Aşağıda sebebini de anlatacağım. Statik site mi dinamik site mi seçmeniz gerektiği konusunda aşağıdaki sorulardan yardım alın.
  • Bir web sitesine düzenli olarak içerik hazırlamak ve girmek hem bir miktar html bilgisi hem de zaman gerektirir. Bu zamanı ayırabilecek bir çalışanınız/departmanınız var mı?
  • Düzenli içerik girmenize gerek var mı? Yani web sitesinden beklentiniz nedir? Arayanın sizi google da bulup oradan firma bilginizi, adresinizi telefonunuzu öğrenmesi yeterli mi?

Bu sorulara verdiğiniz yanıtlara göre artık dinamik site mi statik site mi istediğinizi biliyorsunuz. Yazının ilerleyen kısımlarında nasıl ve kime yaptırılır, en verimli web sitesi nasıl olur ona bakacağız. Önce bilmeniz gereken bir kaç konu var. Bu konular öyle aman aman detay konular değil. Çağımızda bir şirketiniz varsa web ile iç içesiniz demektir. Ve asgari bir takım bilgileri öğrenmek zorundasınız. Bir doktora derdinizi anlatırken kemik nedir, kan, eklem nedir biliyorsunuz. Bunları da öyle kabul edin.

1. CMS
Seçiminiz ne olursa olsun CMS kapsamında bir web siteniz olmalı. CMS ne demektir? Açılımı Content Management System'dir. Türkçesi İçerik Yönetim Sistemi. Yani site bir defa kurulduktan sonra, tasarımı değişmeden yeni haberler, etkinlikler vb. içerikler girilebilir. Bu girişlerde de web master veya programcı müdahalesine gerek olmaz. CMS'ler bir yönetici paneline sahiptir. Buradan bir kullanıcı adı ve parola ile giriş yapılır. Yeni içerik eklenebilir, silinebilir, değiştirilebilir. Sitenizi dinamik yapmayacaksanız bile yine de CMS olmasını tavsiye ederim. Çünkü, en statik site bile senede bir güncellenir. Statik siteyi siz değil web master güncelleyecek. Bunun hızlı ve ucuz olması sitenin CMS olmasına bağlıdır. Dinamik site yapacaksanız, yani içeriği düzenli olarak kendiniz girecekseniz CMS olması zaten kaçınılmaz. CMS kurmak bilişim uzmanı olmayı gerektirir. Eğer CMS kuracak kadar bilginiz varsa bu yazıyı okumayınız. Bunu bir uzmana yaptıracaksınız. Ben de bunu en verimli ve ucuz çekilde nasıl yapmalısınız onu anlatacağım. Ona göre devam edelim.

CMS ürünler nelerdir ?
  • Hazır ve yaygın paketler.
  • Web sitesi hazırlayan şirketlerin kendi altyapıları.

  • Hazır ve yaygın paketler.
Wordpress, Joomla, Drupal en bilinenleridir. Ön yüz için tema/şablon denilen katmanlar kullanılır. Ben bu tarz paketler kurdurmanızı tavsiye ederim. Çekirdek kısmı yüzlerce birinci sınıf programcı tarafından geliştirilmiştir. Eklentileri ve temaları ise dünyanın her yerinden binlerce uzman tarafından devamlı olarak geliştirilmektedir.

  • Web sitesi hazırlayan şirketlerin kendi altyapıları.
Türkiye'de ve Dünya'da bir çok yazılımevi dinamik web sitesi hazırlamak için kendi CMS altyapılarını geliştirmişlerdir. Üstte anlattığım paketler ile aynımantıkta çalışırlar. Ben şimdiye kadar doğru düzgün çalışanına rastlamadım. O yüzden tavsiye etmiyorum.


2. Bir web sitesinde neler olmalı ?

Kesinlikle olması gerekenler
  • Firma profili : Şirketinizin nelerle uğraştığını yazın. Varsa kardeş şirketlerini belirtin. Sizin sektörünüzde önemli ise kurucuları, tarihçeyi vb. bilgileri yazın. Belli bir coğrafyaya hizmet veriyorsanız belirtin. Misyon, vizyon, hedef vb. ISO geyiklerini de ekleyebilirsiniz.
  • Adres, telefon, e-mail: Varsa şube ve temsilcilerinizi de ekleyin.
  • Kapasite bilgisi : Üretim yapıyorsanız tesisiniz, satış yapıyorsanız satış şekli ve mecralarınız, aracılık yapıyorsanız çevreniz eklenmeli. Hizmet sektöründe iseniz ona göre kapasitenizi anlatmalısınız.
  • Kategorize edilmiş halde ürün ve hizmetleriniz : Varsa bol bol resim kullanılmalı. Ürünlerin kalite belgesi vb. şeyler sektörünüzde önemli ise kullanılmalı.
  • Devletin zorunlu tuttuğu bilgiler : Bunun için 2012 sonunda devreye girecek yasaları takip edebilirsiniz. Temmuz 2012 de devreye alınacak TTK ile beraber uygulanacaktı. Ama muğlak bazı konular yüzünden ertelendi.


Olsa iyi olacak olanlar
  • Referanslar
  • Müşterilerinizden bir kaç ropörtaj
  • İçeriğin tercümesi. İngilizce başta olmak üzere tercih ettiğiniz başka bir dilde olabilir. Dikkat etmeniz gereken önemli bir nokta şudur. Dinamik site yapacaksanız her içeriğinizi tercüme etmeniz gerekebilir. Ama şart değil. Tercihinize kalmış. Esas çatı birden fazla dilde olur. Dinamik içerik ise sadece Türkçe olabilir. Sadece önemli içerikleri tercüme edersiniz.

Özel tercihler (Sadece dinamik siteler için geçerlidir)
  • Haberler
  • Etkinlikler/duyurular



Gereksiz hareketler
  • Flash site yaptırmayın
      Bu siteleri görünce içim kan ağlıyor. Özellikle hazır giyim firmalarımızın hemen hepsi Flash site. Delinin biri öyle başlatmış öyle gidiyor. Bununla ilgili yüzlerce örnek verebilirim. Kimse rencide olmasın diye vermeyeceğim. Merter veya Laleli'deki herhangi bir hazır giyim firmasının ismini Google'da aratın ve kendiniz görün.
Not : Bu yazı Flash'ı ve Flash ile görsel tasarım yapan kişileri kötülemek amacı ile yazılmadı. Flash sitelerin kobilerde yaygın ve yanlış kullanımı sebebi ile yazıldı. Komple bir pazarlama stratejisi ve uygun bütçe ile kullanıldığında harikalar yaratıldığı da uzman çevrelerde yaygın bir görüş. Benim şahsi görüşüm büyük paralar dahi yatırılsa Flash kullanılmaması. Güzide firmalarımızdan birisinin yüksek bütçeli sitesine bakalım, rahatlıkla kullanabilecek misiniz? http://www.mavijeans.com.tr


    Maliyetliler : Bu siteleri yapmak gerçekten emek istiyor. Direk görsel sanat olarak görebilirsiniz. O sebeple pahalılar.
    Google tarafından indekslenemez : Flash siteler arama motorlarının anlayabileceği özelliklere sahip değildir. İçindeki yazıları da resimleri de arama motorları tarayamaz. Dolayısıyla web de en önemli kısımlardan birisi olan arandığında bulunma özelliği ölü doğmuş olur. Bunu şöyle anlayabilirsiniz. Html içerikte bir yazının üstüne gelip mouse ile tutup çektiğinizde o yazı işaretlenir. Ama Flash sitelerde işaretlenmez çünkü Flash bütün olarak çalışır.
    Başkası devralamaz : Flash ile yapılmış siteler güncelleneceği zaman direk olarak sitenin komple indirilip üzerinde çalışılıp tekrar geri yüklenmesi gerekir. Bunu da yeni bir firma veya kişi devralmaz. Eski kişi de yoğun emek yüzünden haklı olarak yüksek para ister.
    Standart menüler yoktur : Nerden nereye gidildiği belli değildir. Siteyi kullanana kadar canınız çıkar. Mesela aslında süper defileler yüklenmiştir. İçerik vardır. Ama ulaşamadıktan sonra neye yarar. Elinize bir gazete aldığınızı düşünün. Sayfaların bazısı soldan sağa açılıyor bazısı alttan üste doğru. Seri ilanlar üçüncü sayfaya konulmuş Ekonomi haberleri son sayfada. Seksi kızlar da orta sayfalarda renksiz şekilde.
    Çalışmayan bir sürü kısım var : Standart kurallara göre dizayn edilmediği için flash siteler bakım gerektirir. Çalışmayan yerleri olacaktır ve düzeltilmelidir. Fakat kobiler bu maliyete katlanamak istemeyeceği için bozuk halde kalırlar.
    A bilgisayarında başka B bilgisayarında başka türlü gözüküyorlar : Flash siteler web standartlarına göre değil serbest çalışmaların sonucuna göre çalışırlar. Örneğin standart html bir site ekran çözünürlüğünüze göre otomatik şekil alır. Ama Flash sitelerin bunu yapması için geliştiricinin ekstra gayret sarfetmesi gerekir. Kobi sitelerinde de genelde bu gayret sarfedilmiyor.
    Güvenlik : Siteye bakan kişinin internet tarayıcısının(ie, firefox, chrome) güvenlik ayarları yüksek ise Flash oynatmaz. Ayrıca bazı smart phone lar güvenlik gerekçesi ile Flash çalıştırmazlar.

2. Yanar döner efektler
İnternet kafeler yeni çıktığı zamanlarda meraklı ergen gençler uğraşırdı bunlarla. O zamandan amcaoğluna falan site yaptıranların sitelerinde vardı hep. Ben de yaptım. Sevgilimin ismi uçarak geçiyordu, kalpler falan yanıp sönüyordu. Java script ismindeki dil ile yapılır. Karlar yağar, baloncuklar çıkar falan. Sakın ! Zaten sevgilimde değerimi bilmemişti, kısa süre sonra beni bırakmıştı. İleri görüşlü kızmış.

3. Döviz, Hava durumu, Takvim, Ajanda tarzı kısımlar eklemeyin
Yine sık yapılan hatalardan birisidir. Kuyuya taş atan deli burada da karşımıza çıkıyor. Site içeriği ile bunların alakası yok. Kalitenizi düşüren hareketlerdir. Meteoroloji işi yapıyorsanız o ayrı.
Ajandasını kim sizin sitenizde takip eder? Takvime bakacak adamın kendi bilgisayarının sağ alt köşesinde takvim yok mu?
4. Hiper dinamik özelliklere girişmeyin
- İnsan kaynakları
- Forum
- Kullanıcıların kendi hesabı ile giriş yapıp bilgi girmeleri
- Yorum yazdırma
- Bloglar

Kısacası kullanıcılar sitenize içerik girmeyiversin. Bu tarz sitelerin yönetilmesi tahmin edemeyeceğiniz kadar meşakatlidir. Sakın bu işlere girmeyin. İlla bu işleri yapacaksanız nasıl yapmanız gerektiğini başka bir makalede anlatacağım.

5. Bağlantılar (Linkler)
Böyle bir bölüm/menü/kategori oluşturmak saçmadır. Zaten site içerisinde bahsediyorsanız ilgili içerikten bir link verilir. Genelde yapılan hatalı uygulama şu şekildedir. Bağlantılar diye bir bölüm açılır. Polis, ambulans, itfaiye, ekonomi bakanlığı vb. sitelerin linki verilir. Muhtar mısın arkadaş. Adam zaten Google'a yazar bulur.

6. Müzik
En gıcık olduğum konulardan birisi ofiste çalışırken bir siteye girdiğimde müzik başlamasıdır. Birden bire herkes size bakmaya başlar. Herkesin dikkati dağılır. Site de müzik olacaksa video da olabilir. İnsan video oynattığında ses çıkacağını bilir. Açıldığında direk müzik çalan bir site yapmak bir misafirinize oturunca müzik çalan sandalye vermek gibi bir şeydir. Maalesef bunu bazı büyük kuruluşlar bile hala yapıyor. Tıklayın ne demek istediğimi anlayacaksınız. http://www.bonus.com.tr/


Meraklısına web2.0 hakkında kısa bilgi: Site içeriğinin site sahibi tarafından değil kullanıcılar tarafından oluşturulmasıdır. Örneğin Facebook'ta gördüğünüz içeriğin bir tek satırını bile site yöneticileri yazmamıştır. Ya da Türkiye'nin en çok ziyaret edilen sitelerinden http://www.frmtr.com/
tamamen kullanıcı içeriği ile doludur.


  1. Diğer kavramlar
Domain name :
Web asresi anlamına gelir. www.bilguzar.com.tr Bu bizim firmamızın domain name'idir.

tr” uzantısı domain nameler ODTU tarafından dağıtılır. Biraz yazışma gerektirir. Allahtan ıslak imza aramıyorlar fax kabul ediyorlar. www.nic.tr adresinden “tr” uzantılı domain alabilirsiniz. Bilgisayar işlerine çok aşina değilseniz bunu da web masterınıza söyleyin o alır.

tr” uzantısı olmayan domain name'leri almak daha kolaydır. Bir çok domain name dağıtıcı firma vardır. Örneğin;
adresinden yeni domainlerin boş olup olmadığına bakabilirsiniz.

Uzantılar ve anlamlarını merak ediyorsanız şu adresi ziyaret ediniz.


Hosting : Barındırma ve yayınlama demektir. Web siteleri aynen bir tv, radyo kanalı gibi yayın yaparlar. Sitenizin program kodlarının ve içeriğinin durduğu bir sunucu bilgisayar vardır. Datacenter denen kalın kablolu, yüksek güvenlikli yerlerde dururlar. Birileri bu datacenterlardan yer kiralar. Web masterlar da bunlardan kiralayanlardan kiralar ve size satarlar. Yok ben direk ilk kiralayandan alayım diye deneme yapmayın. Olmaz. Çok fena ayarları vardır.

Mail hosting: Sizin şirket adresi uzantınız ile mail atmanızı ve kabul etmenizi sağlayan bir mekanizma vardır. İşte bu mekanizmada aynen web hosting de olduğu gibi bir takım sunucularda gerçekleşir. Bir çok ayarı vardır.

Meraklısına : Büyük sitelerin trafiği çoktur. Örneğin facebook günde 1 trilyon sayfa gösterimi yapmaktadır. (Sizin site muhtemelen 500'ün üzerine çıkmaz) Bu firmalar hosting için yılda milyar dolarlar harcamaktadırlar.

4. Maliyet

Web master CMS siteler için bir ödeme yapmayacak. Ücretsizdir. Temaya 10$ ile 100$ arasında para ödeyebilir. Fiyatın tamamı kendi emeği içindir. Ama kobilerimiz teknik emeğe para ödemeyi gereksiz buldukları için web master arkadaşlarımız bazen başka maliyetler yaratabilmekteler. Ey kobiler, bu işler kolay öğrenilmiyor. Web master ınıza saygı duyun ki o da efendi olsun iyi iş çıkarsın.

Statik site : Üsttede bahsettiğim gibi CMS olmalı. Size maliyeti 1000 TL ile 2500 TL arasında değişir. Domain, host ve mail işleri hesaba dahil değildir. Site tamamlanmadan önce taslaklar üzerinde bir iki defa web master ile görüşün ki daha sonra problem olmasın. Üstte anlattığım kavramlar web masterın ne dediğini anlamanız için yeterlidir. Eğer buna rağmen anlaşamıyorsanız web masterınız fazla uzmandır! Dikkat edin.

Dinamik site : Tabii ki CMS olmalı. Size maliyeti 2.000 TL ile 7.000 TL arasında değişir. Bu isteyeceğiniz özelliklere bağlı. İnsan kaynakları olsun ilan yazayım, Doküman tarattıracağım tarihe ve firmaya göre falan arama olsun derseniz ekstra bileşenler gerekir. Fiyat 7.000 'i de aşabilir. Aşmıyorsa dostlar alışverişte görüyor demektir.

Bakım ve yenileme maliyetleri :
Web sitesi için bakıma gerek yoktur. Yıllık ödeyeceğiniz sabit gider web hosting ve mail hosting için olacaktır. Mail boxlarda zaman zaman sorun olabilir. Orada uzman desteği gerekir. Bunların hepsi için yıllık 400 ile 1500 arası fiyat uygundur.
Normal şartlarda bir şirket sitesinde yenileme olmaz. Ama yeni trendler çıkar bir şeyler eklenir. Siz tasarımda değişiklik istersiniz. Bunlar doğal durumlar. Böyle değişiklik durumlarında 400 ile 1500 TL arası normaldir.


Umut Şenoğlu
Bilgüzar Yazılım
umut.senoglu@bilguzar.com.tr

1 Ocak 2012 Pazar

Strateji oyunları ve girişimcilik

Strateji oyunları ve girişimcilik

Uzun zamandır Pes/FIFA dışında oyun oynamıyorum. Ama eskiden en sevdiğim oyunlar strateji oyunlarıydı. Uzun günler ve geceler gömülürdüm. İnceliklerini öğrenirdim. Hangi binayı önce dikeceğimi tespit ederdim. Önce savaşçı sayısını mı yükseltsem, yoksa level mi atlasam falan. Zannedersem onun yerini girişimcilik ile doldurdum. Aralarında ilginç benzerlikler buluyorum.

1. Başlangıç
Bir oyunu ilk öğrenirken ne yapacağınızı bilemezsiniz. Sıkıcı bir süreçtir. Oyunun sistemini bile kavramamışsınızdır. Girişimciliğin ilk başı buna benzer. Öğrenciliktir aslında. Tüm alanlarda yürütülecek paralel işler vardır. Kritik bir kaç unsur vardır.
Age of Empires'den örnek: Başlangıçtaki azıcık para ile savaşçı basarsınız. İşçi basmaya para kalmaz. Medeniyetiniz büyüyemez. İşin kötüsü henüz neden yenildiğinizi bile bilmemektesinizdir. Göstergeleri okumayı bile bilmezsiniz. O kadar zamanda o medeniyet o durumda mı olmalıydı bu bile meçhuldur.
Girişimcilikten örnek : Başlangıçtaki azıcık para ile ofis tutarsınız. Uzayan geliştirme süresini geçirecek para kalmaz. Prototip çıkmadan gümlersiniz. Neden gümlediğiniz konusunda ise teknik ortak satamadığı için sosyal ortağı suçlar. Sosyal ortak da satacak bir şey çıkaramadığı için teknik ortağı. Halbuki sorun ikisi de değildir.
Ama temel mekanizmalar, yapılacak işler, atlanılmaması gereken paralel çalışmalar öğrenilince zevki çıkmaya başlar. Nihayet mücadele edebilmektesinizdir. Yenilseniz bile eksikliğin nerede olduğunu bulmak kolaylaşmıştır.
Age of Empires'den örnek: Henüz kale yapacak çağa çok olmasına rağmen taş toplamışsınızdır. Daha erken safhada lazım olan odun için ise az işçi ayrılmıştır. Bunu yenilince anlarsınız.
Girişimcilikten örnek : Geliştirme ekibiniz aynı zamanda editörlüğe, teste ve güvenliğe de bakmaktadır. Bu sebeple beklenen geliştirmeler çok uzamaktadır. Bunu anlarsınız ve ürün hedefini küçültürsünüz veya başka çözümler düşünürsünüz. En azından teşhisi koymuş olursunuz.
Girişimciliğin artısı: Hiç bir zaman oyunun tüm mekanizmasını ezbere yürütecek kadar ustalaşamazsınız. Strateji oyunları salt tecrübedir. Girişimcilikte ise tarif edilen veya edilemeyen bir çok faktör vardır. Yeni bir oyuncu az bir tecrübe ile ustalardan daha iyi bir sonuç alabilir.

2. Kız arkadaşı ihmal
Strateji oyunlarına gömüldüğüm zamanlar herkesi ihmal ederim. Ama arkadaşlarımda benim gibiydi sallamazlardı :) Aile desen zaten cefakar, ne yapsak anlayış gösteriyor. Sevgili öyle mi? 1 haftadır ulaşılamıyor, nerde olduğun da belli değil. Gel de mantıklı bir hesap ver.
Age of Empires'den örnek: O zamanlar adsl yok. Kaç haftadır planladığımız bir organizasyon var. Herkes PC'leri getirecek, local networkde 10-15 kişi toplanıp turnuva yapacağız. Kız arkadaşıma yeri söylesem gelecek. Uslu uslu da oturmayacak. Devamlı ilgilenmek lazım. O yüzden yer gizli. (Odunluğ bak:) Keşke o zamanlarki kadar rahat olabilsem)

Girişimcilikten örnek : Aklımda söyleyecek en ufak bir aşk sözcüğü yok. Yıllardır bir şeyi başarmaya çalışıyorum. Seviyorum ve saygı duyuyorum. Samimiyetsiz iltifatlar etsem anlayacak kadar da zeki. Ama aşk gündemim değil. Hangi kadın dayanabilir?.. Her tartışmada şu da olsun düzeleceğim falan diyorum. Ama o da olsa başka bir safha başlıyor . Olmasa zaten sil baştan.