12 Temmuz 2012 Perşembe

Girişimcilik ve derviş sabrı

Zaman zaman edebi bir şeyler yazmaya çalışıyorum. Roman zaten imkansız gözüküyor. Henüz küçük hikayeleri bile tamamlayamadım. Sadece bir kaç sayfalık minyatür şeyler yazabiliyorum. Bunlarla uğraşırken bende mi bu kapasite yok yoksa vaktim ve bu dönemki konsantrasyonum mu uygun değil diye sorguluyorum.

Allahtan bağlama çalmayı öğrendim de sabır konusunda kanıtım var. Çalanlar bilirler, bir müzik enstrümanını çalmayı öğrenmek çok uzun süreli çalışmalar gerektirir. Yapmanız imkansız gibi gelen hareketleri bir gün yapacağınıza inanarak saatlerce çalışırsınız. İlerleme o kadar yavaştır ki hiç ilerlemiyormuşsunuz gibi gelir. Hatta artık baya baya çaldığınız zaman bile dinleyicilere acemi sorularınız devam eder. "Bil bakalım ben ne çalıyorum ? ".

Hikayeler için tespitim şu; yazabilirim, hayat evrem uygun değil. Ama roman öyle mi ? Bir romanı başından sonuna kadar sürdürebilecek ruh hali oldukça özel. O kadar zaman karakterler nasıl aynı yerde durur? Nasıl hepsinin gözünden bakarsın? Nasıl bütün bir eser ortaya çıkar ? Bütün gerçek roman yazarlarına saygılarımı sunuyorum.

Hayat renkli. Bir dönem hüzün egemen oluyor hayatıma bir dönem coşku. Sabah tüm insanlığa neşe dağıtırken akşam insan görmek istemediğim çok olmuştur. Daha dün işler kötü diye ağlanırken herkese , bugün hayattan şikayet eden arkadaşları anlayamaz hale gelebiliyorum. Kadınlar da bir rahat vermedi derken bir dahaki yaz neden kadınlar benimle ilgilenmiyor diye düşünebiliyorum. Çılgın dünyaya karşı muhafazakar ben ve tam tersi geçişler her an mümkün.

Başladığım bir romansı denemesi karalaması var. Karakterler allahlık. Götü başı oynuyor. Üstelik büyük bir romancı olarak karakterlerim tek renk olmasın diye yedirmeye çalışıyorum değişik durumları. Ortaya Adnan Hoca'nın çizdiği ara form canlılar gibi yaratıklar çıkıyor. Kafa aslan boynunda solungaçları var ayaklar fil ayağı. Bitirebilirsem 21. yüzyılın Dostoyevski'siyim.

Girişimcilerin bu yazıdan çıkarması gereken ders  :

- Bir romanı başından sonuna kadar sürdürebilecek ruh hali oldukça neymiş ?
- Özelmiş.

Bir girişime başladıktan sonra o kadar çok ruh haline giriyorsunuz, o kadar değişik insanlarla bir çok macera yaşıyorsunuz ki sabretmek için kendi içinizde bir dergah kurmanız gerekli. Ruhunuzu ve inancınızı rüzgardan, kötü insanlardan koruyabileceğiniz bir yer. Yoldan çıkmamanızı sağlayacak bir yer. Ama bir romancıdan farklı olarak kendinizi korumak yerine teslim etmeniz gereken bir kavram var: gerçekler. Bakmayın şimdiki dergahlara.

Süper bir spiker geçişi ile ; Demek ki bir dahaki yazılarımızda ütopik sosyalizm - bilimsel sosyalizm diyalektiğini (nostaljik buzzword kullanmayayım diyorum, kaçamıyorum) bir modern zaman girişimcisinin gözünden masaya yatırıyoruz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

12 Temmuz 2012 Perşembe

Girişimcilik ve derviş sabrı

Zaman zaman edebi bir şeyler yazmaya çalışıyorum. Roman zaten imkansız gözüküyor. Henüz küçük hikayeleri bile tamamlayamadım. Sadece bir kaç sayfalık minyatür şeyler yazabiliyorum. Bunlarla uğraşırken bende mi bu kapasite yok yoksa vaktim ve bu dönemki konsantrasyonum mu uygun değil diye sorguluyorum.

Allahtan bağlama çalmayı öğrendim de sabır konusunda kanıtım var. Çalanlar bilirler, bir müzik enstrümanını çalmayı öğrenmek çok uzun süreli çalışmalar gerektirir. Yapmanız imkansız gibi gelen hareketleri bir gün yapacağınıza inanarak saatlerce çalışırsınız. İlerleme o kadar yavaştır ki hiç ilerlemiyormuşsunuz gibi gelir. Hatta artık baya baya çaldığınız zaman bile dinleyicilere acemi sorularınız devam eder. "Bil bakalım ben ne çalıyorum ? ".

Hikayeler için tespitim şu; yazabilirim, hayat evrem uygun değil. Ama roman öyle mi ? Bir romanı başından sonuna kadar sürdürebilecek ruh hali oldukça özel. O kadar zaman karakterler nasıl aynı yerde durur? Nasıl hepsinin gözünden bakarsın? Nasıl bütün bir eser ortaya çıkar ? Bütün gerçek roman yazarlarına saygılarımı sunuyorum.

Hayat renkli. Bir dönem hüzün egemen oluyor hayatıma bir dönem coşku. Sabah tüm insanlığa neşe dağıtırken akşam insan görmek istemediğim çok olmuştur. Daha dün işler kötü diye ağlanırken herkese , bugün hayattan şikayet eden arkadaşları anlayamaz hale gelebiliyorum. Kadınlar da bir rahat vermedi derken bir dahaki yaz neden kadınlar benimle ilgilenmiyor diye düşünebiliyorum. Çılgın dünyaya karşı muhafazakar ben ve tam tersi geçişler her an mümkün.

Başladığım bir romansı denemesi karalaması var. Karakterler allahlık. Götü başı oynuyor. Üstelik büyük bir romancı olarak karakterlerim tek renk olmasın diye yedirmeye çalışıyorum değişik durumları. Ortaya Adnan Hoca'nın çizdiği ara form canlılar gibi yaratıklar çıkıyor. Kafa aslan boynunda solungaçları var ayaklar fil ayağı. Bitirebilirsem 21. yüzyılın Dostoyevski'siyim.

Girişimcilerin bu yazıdan çıkarması gereken ders  :

- Bir romanı başından sonuna kadar sürdürebilecek ruh hali oldukça neymiş ?
- Özelmiş.

Bir girişime başladıktan sonra o kadar çok ruh haline giriyorsunuz, o kadar değişik insanlarla bir çok macera yaşıyorsunuz ki sabretmek için kendi içinizde bir dergah kurmanız gerekli. Ruhunuzu ve inancınızı rüzgardan, kötü insanlardan koruyabileceğiniz bir yer. Yoldan çıkmamanızı sağlayacak bir yer. Ama bir romancıdan farklı olarak kendinizi korumak yerine teslim etmeniz gereken bir kavram var: gerçekler. Bakmayın şimdiki dergahlara.

Süper bir spiker geçişi ile ; Demek ki bir dahaki yazılarımızda ütopik sosyalizm - bilimsel sosyalizm diyalektiğini (nostaljik buzzword kullanmayayım diyorum, kaçamıyorum) bir modern zaman girişimcisinin gözünden masaya yatırıyoruz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder